Günümüzde dijital teknolojiler hayatımızın ayrılmaz bir parçası haline geldi. Akıllı telefonlar, tabletler ve sosyal medya platformları, hem kişisel hem de profesyonel yaşamımızda yoğun biçimde yer alıyor. Ancak, bu artan dijital ekran kullanımı beynimiz ve ruh sağlığımız üzerinde önemli nörobiyolojik etkiler yaratıyor. Klinik psikolog olarak gözlemlerim ve bilimsel araştırmalar, özellikle uzun süreli ve kontrolsüz ekran kullanımının prefrontal korteks fonksiyonlarını zayıflattığını, impuls kontrolünde bozulmalara yol açtığını ve ödül sistemini etkileyerek bağımlılık benzeri davranışları tetiklediğini gösteriyor.
Ekran başında geçirilen süre arttıkça yüz yüze sosyal etkileşimlerin azalması, empati becerilerinde zayıflama ve duygudurum düzenlemede zorluklar ortaya çıkıyor. Özellikle ergenlerde sosyal medya kaynaklı “karşılaştırma kaygısı” ve “sahte benlik” oluşturma eğilimi özgüveni olumsuz etkileyerek anksiyete ve depresyon riskini artırıyor. Nörobilim alanındaki güncel bulgular, dijital ortamların ruhsal sağlık üzerindeki etkilerini anlamamızı derinleştirirken, klinik uygulamalarda dijital detoks ve bilinçli ekran süresi yönetimi yaklaşımlarının önemini ortaya koyuyor.
Sonuç olarak, dijital çağın sunduğu fırsatların yanı sıra, ekran kullanımına yönelik farkındalığın artırılması ve sağlıklı sınırların belirlenmesi, zihinsel sağlığın korunması için kritik bir gerekliliktir. Klinik psikologlar olarak, bu alandaki bilimsel verileri rehber edinerek danışanlarımızın dijital yaşamla dengeli bir ilişki kurmalarına destek oluyoruz.