Dünyanın birçok ülkesinde, sporun çeşitli dallarında, takımına sadakatla bağlı, oyuncuların hemen her hareketini takip eden, takımını deplasmanda bile yalnız bırakmayan, maddi-manevi fedakarlık yapmaktan kaçınmayan, takımın galibiyetiyle sevinen mağlubiyetiyle üzülen, hayatının merkezine tuttuğu takımı yerleştiren binlerce insan var.Biz bunlara “taraftar” diyoruz.
Şükrü Saraçoğlu,
“Sene 1942… Babam,başbakan. Aynı zamanda, Fenerbahçe başkanı. Ankara’dayız. Fenerbahçe’nin Ankara’da maçı var. Kardeşim ve dayımla birlikte maça gitmek istiyoruz. Ama, havamız olsun diye, bizi babamın götürmesini istiyoruz. Babamdan çekindiğimiz için söyleyemiyoruz, anneme söylüyoruz. Annem, babama aktarıyor, çocukları maça götür diyor. Babam, peki diyor. Hep birlikte başbakanlık makam aracına biniyoruz, stada geliyoruz. Şeref tribününe oturup, sahayı en güzel yerden seyredeceğimizi düşünürken… Babam şoföre sesleniyor, şurda dur diyor. Cüzdanından para çıkartıyor, dayıma veriyor; haydi bakalım çocuklar, gişenin önüne geldik, gidin biletinizi alın diyor!”
Oğlu anlatıyor bunu… Şükrü Saraçoğlu’nun oğlu. Başbakan, Fenerbahçe başkanı… “Avanta almayacaksın” diyor. Alt tarafı bilet… Evladına bile ayarlamıyor. “Her ne almak istiyorsan, mutlaka parasını ödeyeceksin” diyor. “Suiistimalin küçüğü büyüğü olmaz” diyor.
Ve, seneler geçiyor. Başbakanlar değişiyor. Fenerbahçe başkanları değişiyor. Kadıköy’de maç var. Fenerbahçe başkanı Faruk Ilgaz, stada giriş yapmak üzere geliyor. O sırada gözü takılıyor, bilet kuyruğunda bekleyen, yaşı hayli ilerlemiş, bastonlu bir beyefendi görüyor. Dikkatlice bakıyor, o da ne? Bilet kuyruğunda bekleyen beyefendi, Şükrü Saraçoğlu! Çünkü, seneler geçiyor ama, evladına bile avanta vermeyen başbakanın, zihniyeti aynı kalıyor; her ne almak istiyorsan, mutlaka parasını ödeyeceksin. Çünkü; ateşten gömleği giymiş, milli mücadelede kanla-barutla yoğrulmuş, boğazından tek kuruş haram lokma geçmemiş, milletin çıkarlarını ailesinden, evladından, kendinden önce tutmuş adamlardı onlar; adam gibi adamlardı.
FANATİK
Tuttuğu takıma çok fazla bağlı olan ve maçları izlerken aşırı heyecanlanan taraftarlara fanatik diyoruz.
Fıkra bu ya,
“-Adamın biri futbol maçına gitmiş. Aldığı bilet, tribünün en uzak köşesindeymiş. Yerine oturmuş birinci devreyi güç bela seyredebilmiş. Devre arasında ön tarafta tam ortada bir koltuğun boş olduğunu fark etmiş seyirciler arasından geçip o boş yere ulaşmış.
Yan koltuktaki adama sormuş:
Bu koltuk boş mu? Boş demiş adam.Nasıl olur? Bu tıklım tıklım dolu statta boş yer kalmış. – Orası benim eşimin, aylar önce bu maç için almıştık ama eşim vefat etti, demiş adam. Çok üzüldüm ama dost ve akrabalarınızdan birine neden vermediniz bileti?
-Onların hepsi şu anda cenazede, demiş adam.”