Farklıyım, farklısın, farklı…

Gri kuşların arasında sapsarı bir kuş oldukça dikkat çekicidir. Çünkü farklıdır. Ancak farklı olmak, sosyal çevrelerde dışlanmaya yol açabilecek korkutucu bir özellik de olabilir. Peki, gerçekten öyle mi? Üstünde düşünmeye değer. Zira farklının gizli bir potansiyeli de vardır. Burada gücünü farklı olmaktan alan güçlüden bahsediyoruz.

Dünyamız hızla değişiyor. Bu değişim sürecinde, fark yaratabilen bireylerin önemi her geçen gün artıyor. Kolektif çabaları önemsemek, bir bütünün bir parçası olmak, bir grubun içinde önemli bir unsur olmak sanırım bir başka bakış açısı. Günümüz toplumunda ise bireyselliğin ve benzersizliğin değeri giderek artmakta.

Neden farklılık önemlidir? Her şeyden önce, yaratıcı düşüncenin temel taşıdır farklı olmak. Aynı kalıplar içinde düşünen bireylerin yeni fikirler üretmesi beklenebilir mi? Farklı bakış açılarına sahip insanlar, sıradanın ötesine geçme potansiyeli taşırlar. Böylelikle yenilikçi çözümler üretebilirler. Çevremize baktığımızda gördüğümüz tüm yenilikçi teknolojilerin temelinde yenilikçi bir fikir yatıyor. Bu yeni fikirleri kimler üretiyor peki? Sıradanın dışına çıkarak yeni fikirler üreten insanlar elbette. Bu insanlar bunu öyle bir kanıksamışlar ki aslında hiçbir konuya da çoğunluk gibi bakamıyorlar. Çünkü güçlerini de farklı bakış açılarından alıyorlar. Ancak dikkat edelim; güçlü olmak için farklı bakmaya çalışmıyorlar, onlar zaten farklı oldukları için güçlü oluyorlar. Teknolojiden örnek verdim ama sanat, spor gibi daha başka hangi disipline bakarsak bakalım bunun pek çok örneğini görebileceğimizi düşünüyorum.

Peki, bu farklılık, sadece kişisel başarıları mı kutsar? Sanmıyorum. Toplumsal gelişimi de destekler ve hatta toplumların da her açıdan zenginleşmesine katkıda bulunur. Her bireyin kendi bakış açıları ve deneyimleri, toplumdaki çeşitliliğin, kapsayıcılığın ve yenilikçiliğin de gelişmesini sağlar.  Peki hangi toplumların? Elbette içindeki farklılıkları yok eden, onları elimine eden toplumların değil. Farklı bireylerini bir değer olarak benimseyemeyen toplumların, farklı olmanın gücünden fayda sağlaması da beklenemez.

Yine söz dönüp dolaşıp eğitime geliyor. Toplumun yetişmiş bireyleri, eğitim sisteminin içinden geçip topluma katılıyor. O halde eğitim sistemleri de farklılıkları destekleyici teşvik edici olmalıdır. Belki de bütün başarı öyküleri burada başlıyor ve biz bunu ıskalıyoruz. Eğitimin her kademesinde iyi ezberlemişmiyi ölçen sınavlar yapıyoruz. Bu yolla, daha yaratıcı ve yetenekli bireyler yetiştirmek mümkün olabilir mi? Buraya da bir soru işareti bırakıyoruz.

Bugünün iş dünyasında şirketler, farklı kültürlerden ve deneyimlerden gelen çalışanları bünyelerine katmaya önem veriyorlar. Zira ancak bu yolla daha geniş ve yenilikçi bir bakış açısına sahip olabiliyorlar. Ulaşmak istedikleri rekabet edebilme gücünü de bu yolla elde ediyorlar.

“Farklı olmak senin en büyük gücündür.” Bu söz ile karşılaştığımda zihnimde çevirip durdum. Bireysel ve toplumsal düzeyde büyük bir anlam taşıdığını fark ettim. Farklılıklarımız, bizi biz yapan şeylerdir. İçinde yaşadığımız toplumu ileriye taşıyabilecek en değerli özelliklerimizdir. Farklılıkları kucaklayarak onları birer güç kaynağı olarak görelim. Bir tehdit olarak değil…

Exit mobile version