İnsanın özüne dair tartışmalar hep olagelmiştir. Tarih boyunca düşünürler, yazarlar, bilim insanları bu konuda çeşitli fikirler üretmişler ve pek çok çalışmalar yapmışlardır. Bu sorunun cevabı netleşememiştir yine de. Hiçbir zaman tam olarak cevabı verilemeyecek bir sorudur belki de. Peki, sizce insanın doğası iyi midir, kötü müdür?
Bir yanda, insanın özünün iyi olduğuna dair görüşler var. İnsan doğuştan iyidir, der bu görüşler. İnsan sonradan bozulur. İçinde bulunduğu toplumsal yapı onu yozlaştırır. İnsan doğuştan masumdur, saftır. Hiç de bencil değildir. Böyledir bu pozitif görüşler. Doğal felaketlerde hiç tanımadığı insanlara yardım eden, elindeki her şeyi paylaşan insanları düşünün. O zaman insan nasıl kötü olabilir ki? Depremler sırasında insanların birbirlerine yiyecek ve su dağıtmasını, ya da salgın dönemlerinde hiç tanımadığı yaşlı komşularına ihtiyaçlarını götüren gençlerin özverili davranışlarını bir düşünün. Bunları televizyonlardan da izledik. Gözlerimiz de yaşardı. Biz de o kadar iyiye meyilliyiz demek ki etkilendik. O halde insan nasıl kötü olabilir ki? Kötülük yapma imkânı olan ama bunu yapmayı seçmeyen kişilerin varlığı, insana dair umutlarımızı yeşertmiyor mu?
Diğer yanda, insan doğasının karanlık bir yüzü de var. Bu görüş de şöyle der: İnsan doğası gereği bencildir. Kendi çıkarları için her şeyi yapabilir. Tarih boyunca bu bakışı destekleyen pek çok olay yaşanmadı mı, halen yaşanmıyor mu, peki yarın yaşanmayacak mı? Savaşlar, insanın hangi yanına dair? Onun en acımasız yanını ortaya koyan durumlardan biridir savaşlar. Dünya savaşları, soykırımlar, açgözlülük, yağma ve sömürgecilik dönemi, insanın hangi yanına dair bütün bunlar? Vahşi cinayetler, linçler, bu ara sıralamak içimden gelmiyor; işte daha kötüsü olmaz deyip de ertesi gün çok daha kötüsünün olduğu bu kötülük dönemi… Nedir bu insanın insana ettiği? İnsan insana zarar vermekten hiç çekinmiyor demek ki. Çıkar çatışmaları, güç ve para hırsıyla başkalarını ezmek gırla…
Psikoloji alanında bilim insanlarının yaptığı bazı deneyler var. Bu deneylerden birinde, katılımcılara “gardiyan” ve “mahkum” rolleri verilir. Gerçek olmayan bu süreçte, zamanla deney kontrolden çıkar ve gardiyanlar şiddete başvurarak mahkumlara eziyet etmeye başlarlar. Demek ki insanın içindeki potansiyel kötülük, uygun koşulları bulduğunda hızlıca su yüzüne çıkabiliyor. Bununla ilgili “Deney” adında etkileyici bir yabancı film de var. Bir başka deneyde ise, sıradan insanların bir otorite yönlendirdiğinde tanımadıkları insanlara yüksek dozda elektrik şoku vermeyi kabul ettikleri görülmüş. Hiç düşünememiş ki bu insanlar; masanın öbür tarafında oturan ben olabilirdim, o bana elektrik veriyor olabilirdi diye. Bunlar insan doğasının karanlık tarafında yaşananlarla ilgili şeyler ve gerçekten çok karanlıklar…
Her iki uçta da örnekler olduğuna göre hangisi doğru? İnsanın özü, ne mutlak iyidir ne de mutlak kötüdür mü demeliyiz? Kötülük yapmaya meyilli insanların bile bazen iyilik yaptıkları gözlemlenebiliyor. Suç işleyen biri bir köpeği kurtarabilir ya da zor durumdaki birine yardım edebilir. Çoğunlukla iyilik yapan bir kişi bile öfkeli bir anında şaşılası bir kötülük yapabilir. Belki de insan, hem iyiliği hem de kötülüğü içinde barındıran bir varlıktır. İki yönün hangisinin baskın çıkacağını yoksa içinde yaşadığı toplum mu belirliyor?
Karar sizin; özümüz iyi midir, kötü müdür bizim? Önceden bu konuda keskin görüşlerim vardı ama artık içimden cevap vermek gelmiyor…