İstanbul
Ankara
İzmir
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Aksaray
Amasya
Antalya
Ardahan
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bartın
Batman
Bayburt
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Düzce
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkâri
Hatay
Iğdır
Isparta
Kahramanmaraş
Karabük
Karaman
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırıkkale
Kırklareli
Kırşehir
Kilis
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Mardin
Mersin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Osmaniye
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Şırnak
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yalova
Yozgat
Zonguldak
18 Haziran 2025 Çar
Ulaş Nikbay

Her Şeyi Düzeltmeye Kalkışmanın Yok Ettiği

service service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

“Her şeyi düzeltmeye kalkışmanın yok ettiği.
Ne kadar açık değil mi?
Her şeyi düzeltmeye kalkışmanın yok ettiği.
Daha açığı var mı?”

Turgut Uyar’ın bu dizelerini ilk duyduğumda, içimde garip bir huzursuzluk hissetmiştim. Sonra İsmet Özel’in sesiyle yüzlerce kez dinledim bu dizeleri. Sandığımdan daha derin bir yerlere dokunuyordu. Zamanla fark ettim ki, bu dizeler sadece bir şiirin bir parçası değillerdi. Aynı zamanda benim hayatımın da bir özeti gibiydi.

Bu yazıyı yazmaya başlarken, ilk cümlem farklıydı. Yine “sen” diliyle başlıyordu. Sonra değiştirdim. Bir şeyi öğretme, bir mesaj verme çabasından kurtulmak istiyordum artık.Mükemmeliyetçiliğin başka bir yansımasıydı bu. Neden her zaman doğru bir şey söylemek, daha düzgün bir ifade bulmak zorunda hissediyordum ki? Neden yazdıklarımda, söylediklerimde bir eksiklik olursa bu kadar rahatsız oluyordum? Belki de hayatım boyunca her şeyi düzeltmeye çalışırken yok ettiklerime bir örnek oluştuyordu bu çaba. Ama bu kez, şiirin dizelerini beynime işlemiştim ve kendimi durdurmaya karar verdim. Düzeltme arzusunun altında ezilen insanın çaresizliğinden bahsediyor Turgut Uyar…

Şöyle bir geçmişi düşününce, düzeltemediğim şeylerin ağırlığı altında eziliyorum. Düzelttiğimi sandıklarımın aslında neleri yok ettiğini anlıyorum. Artık geriye kalan boşlukları daha net görebiliyorum. İnsanlarla ilişkilerim, ilişkisizliklerim… Kendi kendime verdiğim sözler… Hep bir olmamışlık duygusuyla çırpınış… Mükemmel olma çabamın kurbanı olan her bir şey…Bir arkadaşla sıradan bir sohbet… Daha anlamlı hale getirmek için yaptığım yorumlar, o anların doğallığını yok ettiler…Ve daha iyi görünme çabası ile samimiyetin zedelenmesi…

Bir telaş…Daha başarılı olmak, daha düzenli olmak, daha çok sevilen biri olmak… Ve sonunda hiçbir zaman o “daha”nın bir sonu gelmedi. Mükemmeliyetçilik… İnsanı kısır bir döngüye sokan o mükemmel tuzak! Daha iyisini yapmak istedikçe, elindeki güzellikleri kaybetmeye başlamak…. Oysa hiçbir şey, bir hayaldeki kadar mükemmel olamıyor.

“Ve her şeyi düzeltmeye kalkışmanın yok ettiği” şeyleri düşündükçe… Bazı sahneler tekrar tekrar gözümde canlanıyor. İçten bir gülümsemeyi, daha anlamlı bir sözle (!) tamamlamaya çalıştığım anlar… Sevdiğim birinin hatalarını düzeltmek için söylediğim o sert kelimeler… Kendi kusurlarımdan kaçış, onları başkalarının gözünde saklamaya çalışmam… Hepsi bir kayıp, bir yok oluş; hepsi birer kayboluş!

Hayatın kusursuz bir plan olmadığını kabullenmek neden bu kadar zor? Hayatın kusurlarla anlam kazandığını anlamak neden bu kadar zor? Kendimi düzeltmeye çalıştığım her anda kendi doğallığımdan bir parçayı kaybettim ben. İçimdeki eksiklikleri yok etmek için çabalarken, ben o eksikliklerin bana öğretebileceği her şeyi gözden kaçırdım.

Bir yılın daha sonuna yaklaşırken bir karar veriyorum artık. Her şeyi düzeltmeye çalışmayacağım. Kusurlara razı olmayı seçiyorum. Eksiklerle yaşamayı öğreneceğim. Hayat,kusurların arasında saklı anlamlarla güzelleşiyor. Bazen hiçbir şey yapmamak, en doğru şeydir. Mükemmeliyetçilerin hiç beğenmeyeceği bir yazı oldu. Kusursa benimdir.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.