Tusaş’a yapılan menfur ve hain saldırıdan sonra, hepimiz bir şeyler söyledik, yazdık, çizdik. Hamasiyet ile vatandaşın duygularına hitap ettik.
-”DEM’i kapatıyor muyuz? Yoksa vaz mı geçiyoruz!”
-Anayasa Mahkemesi kurum olarak siyasi etki altında kalmadan bu konuda bağımsız karar verebilecek mi?
-“Anayasa Mahkemesi kapatılmalıdır” söylemlerinden sonra, bu konuda; yine top Anayasa Mahkemesi’ne mi yuvarlanacak!
Siyasi iradenin ne şekilde tecelli edeceğini bekleyip göreceğiz.
Şüphesiz ki, yaşadığımız dünyada herkesin bir davası var.
Ülke içinde, sağ veya sol her ideolojik davaya milli olması kaydı ile vallahi itirazımız da kimsenin davasına karıştığımız, dil uzattığımız da yok!
İtirazımız:
“Dava -Dava” diyerek, ideolojik amaçlardan şahsi menfaatli sapmalara…
Neden sapıyorlar? Bilemem…!
Bildiğim, duyduğum, gördüğüm şey herkesin biraz DEM’lenmesidir.
Kısacası, kimsenin derdinin Türkiye’nin geleceği ve istikbali ile ilgili olduğunu sanmıyorum.
“Dava filan hikâye olmuş. Dava, kitleleri kontrol etmek için psikolojik bir akıl oyunu. Hepsi bu. Kitleleri bir ideolojiye inandır, lidere bağla ve sonra inandırdıklarını istediğin gibi yönet. Bu kadar basit. ”
Gördüğüm, inandırılmış, taraftar haline getirilmiş kitlelerin, davaları uğruna bütün yanlışları nasıl onayladıklarıdır.
Yanlışa yanlış, eğriye eğri diyen var mı? İtiraz eden var mı?
Son günlerde Türkiye’de;
-Birileri çıkıp Anayasanın tartışılamaz hükümlerini tartışmaya açıyor. Şu veya bu dava sahiplerinin tepkisi yeterlimi?
-Birileri, çıkıp Apo mecliste konuşsun diyor…
-Birileri, ben Kürtlere bir devlet vaad ediyorum diyor…
-En güvenli olması gereken yer olan TUSAŞ’ta bombalar patlıyor şehit haberleri geliyor…
Bunlarla ilgili,
hamasi konuşmalar-yazışmalar-paylaşımlar sizce yeterli mi?
Türkiye, bütün bunları sağlıklı tartışabiliyorsa sorun yok!
Bırakınız ülkeyi, aynı davanın sahipleri kendi ideolojik davalarının sınırları içinde kalmak kaydıyla bütün bunları tartışabiliyor mu?
Taktir yüce Türk milletinindir!