Keşke yazımın başlığını gönül rahatlığıyla “Sarıyerli siyasetçilerin Maslak aşkı” yerine “Sarıyerli siyasetçilerin Sarıyer aşkı” yazabilseydim. Ancak yazmadım, yazamadım, dahası klavyedeki o tuşlara elim bir türlü gitmedi…
Peki nedir bu Maslak aşkı?
Sarıyerli siyasetçiler için Maslak’ın ayrı bir anlamı ve önemi vardır. Elbette her semtimiz ayrı bir güzeldir ancak Maslak kadar bereketlisi olmaz. Sarıyer’de 50 yıldır tapu bekleyen mahalleler, yüzbinler var. Öyle ya vatandaş bunca yıl beklemiş, yarım asır daha sabredebilir (!) önemli olan milyon dolarlık lüks rezidanslarda oturanların iskan sıkıntılarını çözmek. Bunca parası olan insanları, iskansız rezidanslarda oturtmak Allah’tan reva mı? Ne de olsa hareket olan yerde elbette bereket de vardır. O yüzden varsa yoksa Maslak…
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Kandilli Rasathanesi ile hazırladığı deprem raporuna göre Sarıyer genelinde her an için kendiliğinden yıkılabilecek durumda “çok” ağır hasarlı tam 102 bina bulunuyor. Bu binalarda yaşayanların hayatları, Maslak’taki çelik konstrüksiyonla yapılan milyonluk binalarda yaşayan insanlarınkine göre çok daha riskli.
Türkiye’de ortada bir deprem gerçeği varken, imar meselesinde önceliğin çürük binaların bulunduğu semtlere verilmesi gerekmez mi? Sarıyer’de binalar ne kadar çürükse, siyasetçilerimizin de zihniyeti çürük…
Çünkü bizimkilerin varsa yoksa tek derdi Sarıgül’den arta kalan pasayı toplamak…
Maslak’ın rantı o kadar büyük ki; Sarıgül’den kalan kırıntısı bile siyasetçilerimizin başını döndürmeye yetiyor. Şimdilerde kulağımıza gelen Maslak’taki kaçak plazalar, rezidanslar ve gökdelenleri kurtarmak için kapalı kapılar ardında yapılan kirli görüşmeler tam da Sarıyerli siyasetçilerimize yakışan türden?
Milyonlarca dolarlık rantın bulunduğu Maslak dururken; Cumhuriyet, Pınar, Kocataş, Kazımkarabekir, FSM gibi mahallelerde yaşayan gariban vatandaşı kim-neden düşünsün? Her seçimde verilen sözler unutulurken, kimse de bunların hesabını sormazken ne gereği var? Zaten her seçimde seçmen çantada keklik değil mi?
Hiç kimse unutmasın ki Maslak’ta, usulsüzlükleri dağı aşmış, deve misali doğru hiçbir tarafı bulunmayan bir sitenin iskan meselesini çözmek için yapılan gizli (!) toplantılarda konuşulanların hiç birisi sır değil, kim ne dedi, ne önerdi, ne istedi? Hepsi biliniyor, dahası hepsi kayıtlı. Evet “kayıtlı”. Sarıyer’in uç ve tenha yerlerinde saatlerce süren toplantılar yapmak bu işlerin gizli kalacağı anlamına gelmez. Sadece Sarıyer’de değil Türkiye’nin neresinde olursanız olun “2 kişinin bildiği, artık sır değildir” sözü milli bir anlam kazanmıştır. Ankara’dan yana kendisini sözde güvenceye aldığını düşünenler, kendilerinin daha üst perdeden yakın takibe alındıklarını bilsinler… Tarabya Oteli’ndeki buluşmalar şimdilik Ankara’yı frenlemiş görünebilir ancak devranın dönmesi yakındır. Benden söylemesi; Şişli- Sarıyer hattında müteahhit kontrolünde yapılan Maslak görüşmeleri umarım birilerinin canını yakmaz. Sahte evrakla katakulli işler yapmaya kalkmak, Allah korusun insanı “korona” eder, dahası “taş” eder…
Hayatta her uyarıyı dikkate almak gerekir, aksi halde “taş kafalı” olmak bazen insanın başına telafisi olmayan işler açabilir.
Vazgeçin bu Maslak rantı aşkından? Aklınızı başınıza alın. Gün gelir güvendiğiniz dağlar (!) dümdüz ovaya döner. Size kendilerini dev aynasında gösterenler kedi yavrusuna dönüşür de size yardım eli uzatan olmaz…