Ramazan ayının güzelliğini yaşamak kısmet oldu bu senede. Mis gibi kokan pidesi, bereket dolu mutfağı, kalabalık sofralarıyla oniki ayın sultanı olmayı fazlasıyla haketmiş bir ay.
Her ramazan yaklaştığında oruç tutacak olmanın heyecanını yaşıyorum. Oruç tutmanın bedenime ve ruhuma yaşattığı o sakinliğini dinginliğini seviyorum.
Bedenim aç kalırken, canımın çektiğine el uzatamazken, beklemeyi öğrenirken, ruhumda sabretmeyi öğreniyor.
İrademi gördükçe kendime olan güvenim artıyor. Kendime söz geçiriyor olabilmek, hırslarıma, zayıflıklarıma karşı elimi güçlendiriyor. Oruç tutmanın sadece aç kalmak olmadığını anladığımdan beri, meselenin aslında bambaşka olduğunu farkettiğimden beri oruç tutmak çok daha anlamlı bir hal almaya başladı.
En kolay kısmı yemeden içmeden durabilmekti çünkü. Zor olan kısmı çok başkaydı.
Biraz durabilmek, elinden geldiğince anlamak, susup dinlemeyi bilmek, elindekini paylaşmak, sana bahşedilen bir lokma ekmeğe, gören göze, tutan ele, uyandığın her sabaha şükretmek.
Oruç tutarken kendi yolculuğuna seyirci olmak. Allah’tan başka kimseye ihtiyacın olmadığını tekrar tekrar deneyimlemek.
Senden oruç tutmanı istemiş, istediği şey aslında senin faydana.
Sen oruçluyken vücut enerji üretimini düzenler. Sindirim sistemin daha az çalıştığı için organların dinlenir. Vücudun toksinlerden arınır, hücre yenilenmen hızlanır, bağışıklığın güçlenir.
Ya ruhun?
Nefsine hakim olmayı öğrenir, Güçlüğe karşı direnmeyi, irade sahibi olmayı, düşüncelerini temiz duygularını saf tutmayı öğrenir.
Ruhun biriktirdiği ne varsa kötülüğe dair hepsinden arınır.
İşte bu yüzden her Ramazan iple çekerim oruç tutmayı. İsterim ki bir çok insanda oruç tutmanın bu eşsiz deneyimini yaşasın. Bedenine ve ruhuna kulak versin.
İşte o zaman orucun sadece aç kalmak değil kendimizi arındırmak olduğunun bilincine varmış olarak yerine getireceğiz ibadetimizi.
İftar sofralarından bayram sofralarına sağlıkla ve huzurla erişmek dileğiyle…