Son zamanlarda çocukluğum hep gözümün önünde. Sabah okula gidip okul dönüşü çantamı kapıdan içeri atıp, kapımın eşiğinde önlüğümü telaşla çıkarıp annemin eline tutuştururdum. O da yemelere doyamadığım salçalı ekmeğimi getirir hemen sokağa arkadaşlarımla oynamaya inerdim. Hepimizin elinde salçalı ekmekleri arkamızdan birileri koşturuyor gibi alelacele yerdik.
Saklambaç mı, yakar top mu oynayacağız çoğunluğa göre karar verilirdi.
Mahallenin abileri ablaları vardı. Onlar da sokaktaki duvarın üstüne tüner sohbet eder gülüşüp şakalaşırlardı. Bir gözleri hep bizim üstümüzde olurdu. Biz mahallenin ufaklıklarıydık ve onlar bizi hep koruyup gözetirlerdi. Birimiz gitmeye kalkınca hemen seslenip sorarlardı? Nereye gittiğimizi, bir sorun olup olmadığını.
Mahalleli hepimizi bilir tanırdı. Bakkal amcamız su almak için ona gittiğimizde yalvarıp yakarsak bin bir türlü sevimlilik yapsak da soğuk su vermezdi bize. Terlisiniz hasta olursunuz çocuklar der ve dışarıdaki su kolilerinden su çıkarır verirdi.
Koşuştururken düşüp dizimiz kanadığında ilk gören komşumuz koşa koşa elinde pamuk tentürdiyot gelir yaramızı temizler, bizde oyunumuza devam ederdik.
Anlayacağınız güvenliydik mahallemizde. Komşularımız bizi korur kollardı.
Yabancılardan uzak dururduk, tanımadıklarımıza sokulmazdık ama komşu teyze, bakkal amca, mahallenin abilerine güvenirdik bilirdik onlardan zarar gelmeyeceğini.
Ya şimdi, çocuklarımız ne sokakta, ne okulda güvende. Eş dost komşu hatta akrabalara bile çocuk emanet etmek imkansız. Artık kimseye güvenimiz, insanlığa inancımız kalmadı.
Çocukluğunu yaşamak diye bir şey var mı artık, bence yok. Şimdi ki çocuklar için sokaklar güvensiz, bizler yabancılardan çekinirdik şimdi artık tanıdık tanımadık herkesten sakınır olduk çocuklarımızı.
Ne kadar üzücü ki,
Birileri çocukluğunu çaldı evlatlarımızın… Bizim de insanlığa olan inancımızı..
***
KADIN BAŞIMA…
Kadınım ben üreten çoğaltanım. Gücümü kendi varlığımdan alanım. Sezgilerimle, kırılganlığımla, inadımla, aldanışlarımla tekrar tekrar ayağa kalkmalarımla, küllerimden doğmalarımla güçlenenim.
Kadın başıma nelerin üstesinden gelmişim haberiniz var mı?
Erkek işi, sen yapamazsın dediğiniz her şeyi kadın başıma bal gibi de yapmışım.
Taşıyamazsın dediğiniz her yükü sırtımda taşımışım.
Özgürlüğümü elimden almaya kalkanla girdiğim savaşta, zafer bayrağımı dikmişim en tepeye.
Attığım her kahkaha, giydiğim her elbise sizin için laf söz olsa da, ben ne kahkahamdan ne de elbisemden sırf sizin kararmış zihniyetleriniz için vazgeçemem.
Siz bana sadece anneliği ve eşliği hak görseniz de, ben bunların yanına kariyerimi de sığdırırım.
Bu saatten sonra olur mu demişsiniz, ben o saatten sonra ikinci bir dil öğrenmek için kolları sıvamışım.
Bu yaştan sonra yakışır mı dediğiniz her şeyi bu yaşımda öyle de güzel yakıştırmışım.
Hevesimi sırf kadınım diye kırmaya kalktıkça siz, heveslerimi büyütmüşüm.
Siz beni kaba kuvvetle incitmeye kalktıkça ben yaralarımı, kırıklarımı sarıp tutunmuşum hayata.
Dedim ya, kadınım ben küllerimden tekrar tekrar doğarım, susturamazsınız durduramazsınız beni…
Yolum uzun benim…