Uzun yıllar boyunca, sosyal düzeyde alkol tüketiminin kalbe faydalı olduğu ve kalp krizine karşı koruyucu etkisi bulunduğu sanıldı. Örneğin, Fransız toplumunda yağlı yiyecekler tüketmelerine rağmen kalp-damar hastalıklarının görece düşük olmasını kırmızı şarap içme alışkanlığına bağlayan görüşler ortaya atılmıştı. Bir başka örnek de geçen haftaki köşe yazımda bahsettiğim Framingham çalışması. Bu araştırma düşük alkol tüketimi olan hastalarda kalp krizinin daha seyrek olduğunu göstermişti.
Muayeneye gelen birçok hastamdan şu soruyu sıkça duyardım: ‘Hocam, stent takıldı ya da hocam bypass oldum ama çevremdekiler günde bir kadeh şarap içmemi öneriyor. Doğru mu?’Alkol kullanmadığı halde ‘kalbe iyi gelir’ inancıyla viski içmeye başlayan hastalar gördüm. Sanki reçetesine ‘viski 1×1 tek’ yazılmış gibiydi.
Etki mekanizma olarak, kırmızı şarabın içinde bulunan resveratrol adlı antioksidan maddenin kalbe faydalı olabileceği düşünülüyordu. Ayrıca orta düzey alkol tüketiminin iyi kolesterol seviyesini yükseltebildiği, kanın pıhtılaşma eğilimini azaltıp damarları genişletebildiği öne sürülmüştü.
Sosyal düzeyde alkolün kalp damar olaylarını azalttığına dair inanış, yalnızca gözlemsel verilere dayalıydı ve gerçek bir neden-sonuç ilişkisi göstermiyordu. Son yıllarda yapılan kapsamlı ve titiz araştırmalarla bu inanç çürütüldü. Artık tıp dünyasının ortak görüşü nettir: Alkol, kalp damar sağlığına hiçbir şekilde fayda sağlamaz. Hatta titiz genetik ve uzun dönemli araştırmalar, alkolün doza bağımlı şekilde sağlığa zarar verdiğini net biçimde ortaya koydu. Yani kanıtlar “sağlığınıza şerefe” diye kalkan kadehin şerefinin ne yazık ki sağlığa değil, hastalıklara kalktığını gösteriyor.
Geçtiğimiz yıl İngiltere’de yapılan çok geniş ölçekli bir araştırma, alkolün kalp-damar hastalıklarına karşı koruyucu olup olmadığı sorusuna kesinlik kazandırdı. Birleşik Krallık Biobank verileri kullanılarak yapılan ve 200 bin kişinin uzun süreli takibini içeren bu çalışma, alkol tüketimi ile kalp sağlığı arasındaki ilişkiyi inceledi. Sonuçlar son derece çarpıcıydı:
Haftada birden fazla alkol alan kişilerde kalp damar hastalıkları, felç ve ritim bozukluğunun sıklığı anlamlı derecede artıyordu.
“Az miktarda faydalıdır” denilen tüketim düzeyi bile, düzenli olduğunda kalp ve damarlar için risk oluşturuyordu.
Kısacası, “şarap kalbi korur” ya da “bir kadeh viski iyi gelir” efsanesi, kesin olarak çürütülmüş oldu.
Alkol kalp üzerinde doğrudan toksik etkilere sahiptir. Yoğun alkol tüketimi sonrası özellikle hafta sonu eğlencelerinden sonra görülen “tatil kalp sendromu” tıp literatüründe tanımlanmış bir durum. Halk arasında ise “pazartesi sendromu” olarak bilinir. Kişi, hafta sonu alkolü fazla kaçırır, pazartesi günü ise çarpıntı ve atrial fibrilasyon ile acile başvurur. Bunun yanında, uzun vadeli, düzenli alkol tüketimi kalp kasını zayıflatır ve alkole bağlı kalp yetersizliğine neden olabilir. Dahası alkol tansiyonu yükseltir, kalp hızını artırır, damar duvarında iltihabi süreçleri artırır ve pıhtılaşma mekanizmalarını bozarak kalp krizi ve felç riskini artırır.
Alkol sadece dolaşım sistemini etkilemiyor; vücudu bir bütün olarak tehdit ediyor. Karaciğerde yağlanma, karaciğer yetmezliği, siroz; fazla kilo, beden yağının artması, beyin fonksiyonlarında bozulma, görme bozukluğu, koma… Kısacası alkol, kalbi sessizce yıpratan, fark etmeden vücudu içeriden kemiren bir düşmandır. Bunun üstüne Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı (IARC) 1987 yılından itibaren (Dünya Sağlık Örgütü ile birlikte) alkolü ‘Grup 1 kanserojen’ olarak sınıflandırmıştır. Yani alkolün bedene verdiği bir başka zarar da kanser yapmasıdır. Alkolün trafik kazalarındaki rolü, aile bütçesine getirdiği yük, bağımlılık yapma potansiyeli ve iş, aile ile sosyal yaşam üzerindeki olumsuz etkileri de bunlara ekleniyor. Dünya Sağlık Örgütü sağlığı bedenen, ruhen ve sosyal olarak iyilik hali olarak tanımladığı düşünüldüğünde alkolün sağlığın her kademesini bozduğu söylenebilir.
Sonuç olarak, şunu artık gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz: Alkol, kalbi korumuyor. Tam tersine; ritim bozukluklarından kalp kası zayıflamasına kadar birçok ciddi kalp hastalığının doğrudan nedeni. Kalp krizi ve felç sebebi. Beyin, karaciğer ve diğer organlara verdiği zarar, genel sağlığı bozması ve kanser riski de cabası. Araştırmalar, alkol için ‘güvenli bir eşik’ olmadığını da gösteriyor; az miktarda alkol bile riski sıfırlamıyor ve tüketim miktarı arttıkça sağlığa verdiği zarar daha da yükseliyor.
Şimdi kadehi sağlıklı yaşama kaldırmanın tam zamanı. Çünkü kalbiniz, sizin en sadık yol arkadaşınız. Bugünden itibaren kalbiniz için en doğru seçim, hareket etmek, sağlıklı beslenmek ve sigarasız yaşamaktır. Ben şahsen sosyal düzeyde de alkol almamaya karar verdim. Peki siz? Haftada bir bir kadehte kalabilecek misiniz?
Gelecek haftanın konusu diyabetin kalp üzerine etkileri. Diyabetik hastaların kalp krizinden korunması üzerine yazacağım.
Kalın sağlıcakla.