5 yılda bir yapılan yerel seçimler, bu seneye denk geldi ve Mart 2024’te seçim olacak. Mart ayı itibariyle de geri sayım hızla başlıyor… Sandığa giden bu yolculuk adayların en tempolu ziyaret ve programlarının da yaşandığı dönem… Yerel gazetecilikte de bu haber koşturmacası haftada 7 güne yayılmış, hatta bir günün yoğunluğunu da 48 saate çıkarmış durumda!
Ancak bu seçimde hissedilen bir gerçek var. Bu sene sanki seçimin ‘heyecanı’ eksik… Heyecan siyasetçi açısından değil, vatandaş açısından da eksik! Bu da ortaya keyifsiz bir süreç çıkarıyor…
Çünkü vatandaş ‘geçim’, siyasetçi ise ‘seçim’ derdinde!
Elbette ki bir seçim atmosferine girildiği zaman seçilme kaygısı yaşayan her aday kendisini sokakta vatandaşa, esnafa en iyi şekilde ifade edebilmek için olabildiğince heyecanlı olması gerekiyor. Zaten böyle bir heyecan eksikliği seçimi kazanmak değil de sanki en baştan kaybetmek gibidir… Fakat bu süreçte sizce de hiç kimse birbirini anlamıyor gibi değil mi?
Neden bu empati eksikliği!
Seçimler kazanılır ya da kaybedilir… Her seçimin de her yarışın da bir kazananı bir de kaybedeni olur… Oysa birbirini anlayan insanlar olarak aslında kazanacağımız ortak bir geleceğimiz yok mu?
Seneler hızla geçiyor ve dünün çocukları çoktan şimdinin gençleri oldu. Dünün gençleri ise şimdinin orta yaşlarına doğru adım adım ilerliyor. Eski zamanların güzelliğini büyüklerimizden çok dinledik. Şimdilerin yorucu zamanları ise hiç kimsenin tercih etmeyeceği yavanlıkta… Büyüklerimizin eski zamanlardan bugünlere aktardığı, hayat pahalılığının olmadığı, hatta olsa da insanların yine de huzur içerisinde yaşadığı, dostlukların bir ömür boyu sürdüğü günleri elbette ki şimdi ancak hayal etmeye çalışıyoruz. İçimizde bir huzursuzluk var. Yetinemiyor, geçinemiyor, yaşamaya, nefes almaya çabalıyoruz… Teknoloji ve daha yaşamı kolaylaştıran birçok şey gelişti evet ama kaybettiklerimizi bunlarla kıyaslarsak kar mı ettik yoksa zarar mı kara kara düşünüyoruz…
Önümüzde 5 yıl boyunca yaşadığımız mahalleyi, semti ve ili yönetecek insanları seçeceğimiz bir seçim var. Bu seçimde her zamanki kararsızlar da var, oyunu kime vereceğini çoktan belirleyenler de…
Peki, halkın bu süreçte kriterleri neler? Sokakta en çok hangi adayın pankartı varsa onu seçmek mi? Gümbür gümbür seçim şarkılarıyla sokaklarda dolaşan seçim araçları mı? Kendisine ziyarette bulunup sohbet ettiği isimler mi? Yolda yürürken projelerinin tanıtımının yer aldığı broşürler eline tutuşturulması mı? Seçim vaadini en çok veren mi, yoksa sokakta en çok kendisini anlatan mı? Pazar alışverişinde birden karşısına bir kalabalık toplulukla karşısına çıkan adayın gülümseyişi mi? Kendisinden başka tüm adayları eleştirip kendisini bulunmaz ve eşsiz bir isim gibi tanıtanı mı? Sorular haliyle böyle uzayıp gider… Bu soruları hepimiz soruyoruz ve hepimizin aklına farklı farklı cevaplar geliyor.
31 Mart 2024’te sandığa gittiğimizde bu cevabı elbette veriyor olacağız. Demokrasinin ve halkın seçiminin üstünde hiçbir şey yoktur. Seçimler gelir geçer geriye yönettiği halka gerçekten güzel hizmetler veren isimler unutulmadan kalır. Çünkü emek çok yüce bir değerdir. Hayatın hangi alanında olursa olsun gerçekten emek veriliyorsa bunun karşılığı mutlaka gelir. Ancak vatandaşın artık boş vaatlere karnı tok! Bunu hem seçen hem de seçilen gayet iyi biliyor… Herkese başarılar diliyorum.
Mutlu bir geleceğin anahtarı yaşamın her alanında yaptığımız doğru seçimlerdir. Bir seçim önce kişisel yaşamımızı sonra ise toplumsal yaşamımızı etkiler. Hepimiz için seçimlerimizin hayatımıza umut getireceği mutlu yarınlar diliyorum…
Umutla kalın…