Günümüzde kötülüğün bir çığ hızında büyümesinin nedeni nedir diye düşünecek olursak karşımıza sayısız faktör çıkar. Bunların en başında ise empati yokluğu olduğunu düşünüyorum. Bunu takiben kıskançlık gelir. Kişinin sosyo-ekonomik ve psikolojik yapısının da büyük ölçüde etkileri var. Çocukluğun insanın tüm yaşamını etkileyen bir zaman dilimi olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla o süreçte yaşananların tüm yaşama olumlu ya da olumsuz etkileri var. Bunlar akla ilk gelenler…
Yazımın başlığını metrobüste yolculuk yaparken buldum. Bunun sebebi kendimle baş başa kaldığımda günün muhakemesini fazlaca yaparım. Yaşadığım olayları düşünür ve olumsuz tavırlarla karşılaştığımda ne kadarında ben kabahatliyim ya da ne kadarında ben haklıyım düşünürüm. Bazen karşımdaki insanın gösterdiği tavrı sanki hak etmişçesine kendimi haksız çıkarmak için ne kadar kafa yorsam da yine haklı çıkarım…
Belki duymuşsunuzdur akreple kurbağanın tam da bu konuyu anlatmaya uygun bir masalı vardır… Gölden karşı kıyıya geçmek isteyen akrebe yardım etmek için kurbağa, kendisini sokmayacağına söz veren akrebi sırtına almış. Ama gölün ortasında akrep verdiği sözü bir kenara bırakıp kurbağayı sokmuş! İkisi birden suyun derinliklerine çökerken kurbağa söz verdiği halde neden bunu yaptığını sormuş. Akrep ise kurbağanın huyunun iyilik yapmak iken ve bunu yerine getiriyorken kendisinin de bu kötü huyundan vazgeçmediğini ve onu soktuğunu söylemiş… Kısa ama etkileyici bu masalda da anlatıldığı üzere yaşamda karşımıza çıkan kötülere ve onların kötülüklerine karşı “Belki düzelir” diyerek bir şans verdikçe sonrasında “keşke” ile başlayan cümleleri çok kurarız! İster istemez kendimize kızarız, hatta neden iyiliği bulaştıramadığımızı da sorarız…
İnsan dünyaya geldikten sonra içinde yer alan iyi ya da kötü huylarını, yaşamın karşısına çıkardığı koşullar neticesinde şekillendirerek zamanla kişiliğini kazanır. Karşımızdaki insanın yaşamın onun karşısına çıkardığı zorlu yollarda nasıl mücadele etmek zorunda bıraktığını bilemeyiz elbette ama empati kurarak bunu anlamaya çalışabiliriz. Dünyaya geldiğinde herkes çok masum bir bebekken sonrasında insanlık için faydalı bir birey de olabiliyor ve ne yazık ki bir katil de olabiliyor!
İyilik tohumları kötülüğün kurak toprağına düştüğü zaman hemen kök salması bence mümkün değildir… Öyleyse anlarız ki bir iyilik tohumunun yeşerebilmesi için sabır, güven, merhamet ve emek gerekir. Bazen tam yeşerdi derken üzerine basan kötülük onu ezer ya da kökünden söker! Sabırla onu yeniden toprağa vermek ve yeşermesi için yeniden çabalamaktan başka çare var mı?
Sözlerimi toparlayacak olursam, yaşadığınız her ne olursa olsun bunun faturasını size iyilikle yaklaşan insanlara ne olur kesmeyin! Hayat gözümüzü açıp kapayıncaya dek geçen süreden bile daha hızlı akıp giderken ne kendimize ne de çevremize faydası olmayan tek şey kötülük yapmaktır. Çağımızın en büyük sorunlarından birisi de güven duygusunun yitip gitmesi ve yalnızlaşılan toplumlarda bir başımıza kalmamızdır.
Herkese sağlık ve umut dolu günler diliyorum…