Boğazın incisi dediğimiz Sarıyer ne yazık ki son yıllarda diğer ilçelere göre oldukça geride kaldı, bir türlü gelişemedi. Komşularımız Beykoz, Beşiktaş ve yeri geldiğinde küçümsediğimiz Kağıthane bile artık bizden daha iyi durumda. Hafta sonları boğazın karşı yakasına geçenler Beykoz’un ne kadar güzelleştiğini, değiştiğini görecekler. Hele ki Beykoz Belediyesi’ne ait Gümüşsuyu Sosyal Tesisleri’nde yemek yediyseniz Sarıyer adına utanacaksınız.
Şimdi sormak gerekiyor; hepimizin dert yandığı, yapılacak güzel hizmetlere köstek olduğu söylenen Boğaziçi İmar Yasası sadece Sarıyer’de mi var? Beykoz’da bu yasa geçerli değil mi? Elbette geçerli. Madem bu yasa her iki ilçe için geçerli, o halde boğazın iki yakasındaki komşu ilçeler arasındaki bu fark neden? Sürekli mazeret olarak önümüze sürülen Boğaziçi Yasası, Beykoz’un gelişmesine, güzelleşmesine engel olmazken sadece bize mi engel oluyor?
İşin doğrusu Sarıyerli siyasetçiler, hizmet üretmek yerine mazeret üretmeyi daha çok seviyor, daha iyi biliyor. Ne yazık ki Sarıyer’de pek çok kişi de bu mazeretleri hiç sorgulamadan hemen kabul ediyor. Konu bir şekilde AKP iktidarının engellemesi olarak lanse ediliyor ve buradaki siyasetçilerin beceriksizlikleri hep gizleniyor. Sarıyerli siyasetçiler ve 15 yıllık Şükrü Genç döneminde maalesef hep aynı siyasi taktik uygulandı. Bu taktik hep işe yaradı. Sarıyer’in diğer ilçelere göre köy kalmasının en büyük nedeni yasalar, mevzuatsal engeller değil; halkı kandırmasını iyi bilen kötü niyetli siyasetçilerdir. Bu nasıl bir yasadır, yasalara nasıl bir sadakatle bağlılıktır ki; Sarıyer’e hizmete engel olabiliyorken, Sarıyerli siyasetçilerin zenginlemesine, köşeyi dönmesine hiçbir şekilde engel olamıyor.
Kim bilir belki de 29 Ekimler, 23 Nisanlar ve 19 Mayıslar’da meydanlarda bayrak sallayarak seçimleri kazanmak daha kolayken, hizmet üretmekle kafa yormaya gerek var mı? Hem hizmet üretmek için kullanılacak kaynakları; eşe dosta, yandaşa ve hemşerilere peşkeş çektirmek daha mı güzel? Ne de olsa bayrak sallayarak, horon teperek, türkü söyleyerek, çocuklarla fotoğraf çektirerek seçim almak varken, neden bu kadar yorulmak, zahmete girmek? Ülkedeki kötü yönetim, zamlar ve sosyal sorunlar ortadayken seçim almak elbette kolay. O zaman Sarıyer’e hizmet etmeye gerek var mı? İnsanlar siyaseten şucu bucu diye kutuplaşmışken, dengeler de senden yanayken çalışıp didinmeye gerek var mı?
İşte bu ve buna benzer çarpık düşünceler Sarıyer’in köy olarak kalmasındaki en büyük nedendir. Sarıyer’in neden gelişmediğini, komşularına göre hep geride kaldığını merak ediyorsanız işte bu zihniyetin değişmesi gerekiyor. Çalışmayan belediye başkanlarına hesap sormaz; çekinerek, korkarak demokratik haklarımızı özgürce kullanamazsak bu hastalıklı zihniyet devam eder. Siyasetçilere, belediye başkanlarına ve idarecilere şakşakçılık yapmak Sarıyer’in bu durumda kalmasına neden oluyor. Sarıyer’i seviyorsak, gelişmesini ve güzelleşmesini istiyorsak onu yönetenlere yeri geldiğinde en ağır eleştirileri yapmaktan çekinmemeliyiz. Yanlışa yanlış doğruya doğru diyemezsek geldiğimiz bu durumdan kimsenin şikayet etmeye hakkı olmaz. Yapıcı, saygılı ve iyi niyetle yapılan her eleştiri, idarecilerin daha fazla çalışmasını sağlayacak ve bu da Sarıyer’in önünü açacaktır.
Hepinize sevgiler sunuyorum…
Akp’li değilim ama mecburum diye Şükrü Genç ‘e oy vermeyecegiz. Bıktık artık bunlardan.