Prof. Dr. Mutlu Vural

Kolesterol: Vücudun Dostu, Kalbin Düşmanı

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kolesterol vücudun en önemli yapı taşlarından biridir. Erkek ya da kadın, varlığını ona borçlu. Çünkü hormonlarımız ondan üretiliyor. Bedeni oluşturan milyarlarca hücremiz onun sayesinde yaşıyor. Üstelik faydaları saymakla bitmez. Yani kolesterol olmadan hayat mümkün değil. İşin ironik olan tarafı şu: kalbimiz ve damarlarımız için kolesterol yüksekliğinin risk olduğu ortaya çıktığından son 35 yıldır kanda kolesterolü düşürmek için mücadele ediyoruz.

Peki bu noktaya nasıl gelindi? 1900’lerin başında insanlar daha çok zatürre, tüberküloz, grip gibi enfeksiyonlardan ölüyordu. Yani kalp krizi geçirmeye fırsat bulamıyor ya da kalp damar hastalığı seyrek görülüyordu. 1930–40’lardan sonra ise Amerika’da yaşam süresi uzayınca kalp krizi ve inme hızla öne çıktı, ölümlerde birinci sıraya oturdu. Bunun nedenini anlamak için ABD Ulusal Kalp Enstitüsü, Framingham kasabasındaki 5.000 kişiyi seçti (1948) ve otuz yıl boyunca düzenli muayene ve kan testleriyle izledi. 1970’lere gelindiğinde şu çarpıcı gerçek ortaya çıktı: Kalp krizi “kader” değildi; risk faktörlerine bağlı gelişiyordu. Tansiyon yüksekliği, sigara, yüksek kolesterol ve diyabetin kalbi tehdit ettiği kanıtlandı. Kalp krizi ve felç geçirenlerin çoğunda kolesterol yüksek bulunmuştu. Bu birliktelikten nedensellik ilişkisi kuruldu. O zamana kadar mutlu bir şekilde yaşadığımız dostumuz kolesterol suçlandı.  Kolesterol olmadan hayat olmaz ama fazlası da kalp ve damarlara zarar mantığı işledi.

Sonrasında Framingham araştırmacıları “gelecek 10 yılda kalp krizi geçirme riskini” öngören formülü geliştirdi. Böylece modern kardiyolojide “koruyucu hekimlik” anlayışının temeli atıldı. Riski yüksek olanların 30-40 yıl önceden kalp krizi ve felci önlemek için tedavi edilmesi akla yatkın geliyordu. Zaman içerisinde kalp damar hastalıklarının ilaçlar ve yaşam tarzı değişiklikleri ile yüzde 80 önlenebileceği kanıtlandı. Kolesterol düşürücülerin de kalp damar hastalığını önlemede ciddi katkısı gösterildi.

Kolesterol yüksekliği kalp damar hastalıkları için risk olarak kabul edilince kolesterol düşürücü ilaçlar yani statinler geliştirildi. Bugün yıllık küresel statin pazarı 20 milyar dolara dayanmış durumda. Kılavuzlar sürekli güncelleniyor, düşürme eşikleri aşağı çekiliyor. Buna paralel olarak ilaçlar çeşitleniyor ve güçleniyor. Kolesterol için yetmez daha da düşür şeklinde bir anlayış hakim. Ben bir hekim olarak kalp damar hastalarında güçlü statinlerin faydasına inanıyorum. Örneğin kalbinde stent olan öz anneme de güçlü bir statin reçete ediyorum. Ancak aşırı düzeyde kolesterolü düşürmeye gerek var mı, bu konuda benim de araştırmaları ve tartışmaları dikkatle takip ettiğimi söyleyebilirim.

Statinlerle ilgili halk arasında sık dile getirilen bazı endişeler de var. Bu ilaçların halsizlik, yorgunluk, kas ağrısı yaptığı biliniyor. Bunun nedeni vücuttaki koenzim Q düzeyini azaltması. Ancak bu yan etkiler her hastada görülmez ve çoğu zaman hafif düzeydedir. Gerekirse doz düşürülür, farklı statin türleri veya koenzim Q desteğiyle bu sorunlar azaltılabiliyor.  Ayrıca bir dönem “statinler kanser riskini artırıyor” şeklinde iddialar ortaya atılmış olsa da, statin kullananlarda kanser riskinde anlamlı bir artış saptanmamıştır. Yani doğru hastada, doğru dozda kullanıldığında statinlerin faydası olası risklerinden çok daha ağır basmaktadır.

Halkın kafası karıştıran asıl mesele:
Bazı akademisyenler “birincil korumada (hiç kalp krizi geçirmemişlerde) faydası az” derken, diğerleri “hayat kurtarıyor” diyor. Aslında ikincil korumada, yani daha önce kalp krizi, stent, bypass geçirmiş kişilerde statinlerin faydasının olup olmadığını tartışmıyorlar. Bu grupta ilaç vazgeçilmezdir. REVERSAL ve ASTEROID gibi çalışmalar statinlerin damar daralmalarını küçültebildiğini, plakları daha istikrarlı hale getirdiğini gösterdi.

Birincil korumadaysa (henüz kalp krizi geçirmemiş ama riski yüksek kişiler) ilaç kararı daha hassas. Burada kişinin 10 yıllık kalp-damar olay riski belirleyici oluyor. Faydanın az olduğu kişilere ilaç kullanımını önlemek, gerçekten fayda görecek kişileri seçmek şart. Burada da riski yüksek çıkan hastalara kolesterol düşürücü ilaç veriliyor.

İlaç olsun olmasın, her iki grupta da temel yaşam değişiklikleri çok önemli:

Beslenme: Akdeniz diyeti, bol sebze-meyve, zeytinyağı, tam tahıl, balık.
Hareket: Düzenli yürüyüş veya egzersiz.
Sigara: Damarın en büyük düşmanı, mutlaka bırakılmalı.
Kilo ve stres yönetimi.
Türkiye’de bizler Avrupa’dan yaklaşık 10 yıl daha erken kalp krizi geçiriyoruz. Ortalama kalp krizi yaşımız 52. Yani damar sertliği bizde daha hızlı ilerliyor. Bu yüzden hem ilaçlı hem ilaçsız yöntemlerle kalp damar hastalığından korumaya çok daha fazla önem vermek zorundayız. Burada statinler seçilmiş kişilerde önemli katkı sağlayabilir.

Günlük pratiğimde kalp damar hastalığı olan hastalarımın neredeyse tümüne statin reçete ediyorum. Kolesterol yüksekliği olup kalp hastası olmayanlarda ise daha temkinliyim.  Bu hastalarda gelecek 10 yıllık olay riskinin değerlendirmesini yaparak sadece yüksek kalp krizi ve felç riski çıkanlara ilaç yazıyorum. Çünkü risk yüksekse zamanında başlanan tedavi hayat kurtarıcı oluyor. Ayrıca, normal kolesterole sahip bir kişinin bile kalp krizi geçirebildiğini sıkça görüyoruz. O yüzden sadece kolesterol seviyesi değil kolesterolün alt tipleri ve iyi-kötü dengesine de bakıyoruz. Ailesinde kalp damar hastalığı olanlarda kolesterol normal çıkarsa alt tip analizi isteyebiliyoruz.

Özetle:

Kalp damar hastalığı varsa kolesterol ilacı vazgeçilmezdir.
Henüz kalp damar hastalığı yoksa, kişisel risk değerlendirmesi yapılarak karar verilir.
En doğrusu, bu konuda tecrübeli bir hekim tarafından bireysel riskinizin hesaplanması ve bu riski yönetmek için adımlar atılmasıdır.
Kalp-damar riskinizi bilmek, gelecekte oluşabilecek olayları önlemenin ilk adımıdır. Bireysel risk değerlendirmeniz için bir kardiyoloji uzmanıyla görüşmek her zaman akıllıca olur.

Geçen ay 50 yaşında erkek hastam geldi. Ailesinde kalp hastalığı yaygındı. Muayenede kan basıncının yüksek olduğu ortaya çıktı ve takiplerde hipertansiyon tanısı aldı. On yıllık kalp krizi ve felç riski çok yüksek çıktı. Hastamızda kalp damar hastalığı ortaya çıkmadan  yaşam tarzı değişiklik önerileriyle birlikte tansiyon düşürücü, kolesterol düşürücü ve hatta aspirin başladık. Gelecek yıllarda gelişecek bir kalp krizi yada felç olayını bu şekilde önleyeceğimizi biliyoruz.

Gelecek hafta kalp krizinden korunmak için düşük miktarda alkol (viski-şarap) alımı konusundaki bilimsel kanıtları paylaşacağım. Burada da şaşırtıcı sonuçlar çıktı.

Sağlıkla kalın, damarlarınıza iyi bakın.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.