Hepimizin hayatında zaman zaman çıkmaz sokaklar olur! Hem gerçek hem mecaz anlamda, hem maddi hem de manevi olarak hayat zaten koşsak da yakalayamadığımız bir hızla akıp gider… Oysa insan hayatı boyunca hep bekler ve onu beklemeyen tek şey zamandır!… 9 ay boyunca doğmayı, yıllarca büyümeyi, büyüdükçe eğitim hayatını tamamlamayı, mesleğini edinip iş hayatına atılabilmeyi… Beklemek zaman alır ama yine günün birinde o vakit gelir!
Oysa çıkmaz sokaklarda zaman yoktur! Orada beklemek de zaman kayıplarının en büyüğü, insanın kendisine en acımasız ihanetidir. Çünkü çıkmaz bir sokaktan çıkabilmenin tek çaresi, o yolu tekrar geriye doğru yürümektir. Orası beklemenin çözüm olmadığı tek adrestir… İnsan bunu çoğu zaman göremez. Çünkü resim kocamandır ve uzaktan bakmadığınız sürece görebildiğiniz tek şey detaylardır… Hem de öyle detaylardır ki bunlar tıpkı bir vücudun kılcal damarları gibi ince ince ve milyonlarca… Hayatı sürdürebilme çabası elbette detaylarla güzelleşir. Ancak detaylarda boğulmak da insanın kendisini çıkmaza sokmasının ilk adımıdır. Zaten ilk adımdan sonrası da çorap söküğü gibi gelir… Başladığınız noktadan geldiğiniz noktaya geçen hızlı zamanı aklınız alamaz olur.
Hayat nefes aldıkça güzel, sevgi dolu oldukça yaşanılabilir, umut ettikçe katlanılabilir ve hayal ettikçe sürdürülebilir… Bir ağacın çiçeklerinin bahara merhaba dediği o mucizenin ardından, yaza olgunlaşan meyvelerin tadıdır keyfimizi yerine getiren… İnsan hayatta kendine dair cümleleri ararken girdiği çıkmaz sokaklardan yine kendisini arayarak çıkabilir.
Bir arada yaşadığımız dünya önce kendini bilmekle güzelleşir. Uzun boylu cümlelere geçmeden, bilmediklerine çok biliyorum demeden ve belki de en önemlisi her ortam ve her koşulda haddini bilerek! Tertemiz sokaklar yaratmaya kendi kapımızın önünü süpürerek başlayabileceğimiz gibi tertemiz yarınlara da önce kendimizi olması gereken değerlerle inşa ederek başlayabiliriz. Hayatta öyle değerler vardır ki bunlar bir insanın inşasında temeldir. Temelinde başta vicdan, empati ve insan sevgisi olmayan her insan günün birinde kendisini her ne kadar güçlü, her ne kadar herkesle boy ölçüşür görse de yıkılacaktır. Geriye kalan enkazdan çıkabilmesi ise çok zaman alacaktır. Yıkılan insanın enkazını ayağa kaldırmak için yine vicdan gerekir. Kendisinden başkasının nefes alma hakkına saygı duyarak vicdanının sesine kulak veren insan hem tüm çıkmazlarından hem de tüm enkazlarından kurtulur.
Yaşadıkça biriktirdiğim cümlelerden çok şey öğrendiğimi söyleyebilirim. Tabi ki bu hayatın hızlı akışında da iyiliğin ve kötülüğün dengesini iyi kurabilmek için ne kadar çaba sarf ettiğimi sadece kendim biliyorum. Kendime biriktirdiğim cümleler beni bir hikayenin baş karakteri yapıyor. Ama ben hayali değil gerçek bir karakter oluyorum. Hayatta her ne olursa olsun gülümseyebilen, enerjisini umutlarla besleyen, hayallerini mucizelere koşturan bu benden cümleler sizlere ulaşıyor.
Yazımın en başında da dediğim gibi herkesin hayatında zaman zaman çıkmaz sokaklar olmuştur. Karar vermesini güçleştiren, adım atmasını zorlaştıran ve hayatın tüm akışını bir çıkmaza hapseden! Ama tüm bunlar gelecek güzel günlerin habercisidir. Mayıs ayının içimi ısıtan bir gününde ve kuş sesleri eşliğinde Sarıyer Gazetesi bahçesinde bir çırpıda kaleme aldığım satırlarıma şu sözlerle son vermek istiyorum. İnsan her ne kadar kendisine verilmiş bir kader ile dünyaya gelse de bunu değiştirmek için elinden gelen tüm mücadeleyi vermelidir. Hiç kimsenin çaba ve emeklerini merdiven olarak kullanarak bir gökdelenin en tepesine çıkılmaz! Herkesin emeği hak ettiği değeri elbette bir gün bulacaktır ama şunu da unutmayalım. Çıkmaz sokaklardan çıkabilmek için ilk adımı atmaktan korkmamalıyız. Hayattaki her seçimimiz geleceğimizin altın anahtarıdır.
Herkese yüreğinin güzelliği ve emeklerinin karşılığını alabildiği kadar yaşanılabilir bir dünya diliyorum.
Umutla kalın…