Hafiften bir serinlik çöker üzerine… Sonbahar usulca hissettirir kendini. Şehrin koşturmacası gibi hızlanır sararan yaprakların dalından kopup birer birer dökülmesi…
Sonra Eylül gibi hissedersin!
Bir yanın hala yazın sıcaklığı gibi olsa da bir yanın yavaş yavaş sararıp solmaya başlar. Aceleci adımlarla koşsan da değiştiremezsin şu hayatın sana inat akışını… Serinliğini hissettiğin onca olumsuzlukların üzerine elinden geldiğince bir sünger çekersin. Nasılsa kaderin senin için yazdığı bir hikaye vardır!
Yaşamla ölüm arasında bir mevsim gibidir sonbahar… Öyle usulca bir geçişi vardır ki fark etmezsin günlerin yavaş yavaş sararıp solduğunu. Bir kahve ve bir kitap kokusu huzur verirken kaybettiklerini en çok bu mevsimde özlersin… Anıları sayfa sayfa yazmak istersin ama dermanın yetmez. Kalemin kağıda uzaklaşır, toparlayamadığın cümlelerden geçersin…
Yıllar geçse de geçmeyen tek acı bence ölüm acısıdır… Zamansız kaybettiklerimiz kapanmaz derin bir yara olarak kalır ruhun derinliklerinde. Ne kadar çabalasan da iyileştiremeyeceğin bir yaradır. Yaşanan her yeni acı da eklenir üzerine birer birer… Sonra acıların karmakarışık olur! Nerede başlayıp ne zaman biteceğini de pek kavrayamaz olursun… Kendini acılardan korumak için uçsuz bucaksız duvarlar örersin ama nafile… Sonrası zaten çıkmaz sokak!
Hayat akıp gidiyor, mevsimler birbirini kovalıyor, aylar takvim yapraklarından hızla kopup uçuyor. Şöyle durup dinlenecek vakitlerde de çoğu zaman yaşamda var olabilme çabası yer alıyor. Herkes aynı gemide yol aldığına aldırmaksızın seyir halindeyken dengeleri bozuyor. Dünyanın herhangi bir yerinde bir insanın fazla zengin olma çabası, yine dünyanın bir başka yerinde başka bir insanı fazlasıyla fakirleştiriyor. Dengeleri bozan bu tutum yaşamın içerisinde ne yazık ki her geçen gün hızla artıyor!
Dünyadaki gerçek zenginlik aslında insanların öyle boş çabalarla arayıp bulabileceği bir yerde değil… Bunu anlamak bazılarımız için çok kısa sürse de bazılarımız için yıllar sürebilir. Gerçek zenginlik insanın kalbinde ve ruhundadır. Kendisinden başkasını düşünerek empati yapabilen, hayatta gerçek emeğiyle var olma çabası gösteren her insana saygı duyan, merhameti içinden eksik etmeyen, paylaşmayı bilen, kalp kırmamaya özen gösteren, karşısındaki insana bencilce davranmayan her insan aslında çok zengindir… Oysa kendi varlığını herkesten çok üstün gören, bencilliği ile empatiden yoksun, tavırları saygıdan uzak her insan da zaten çok fakirdir…
Ne sofralarımızda yediklerimiz bizi sonsuza kadar doyurup zenginleştirir, ne de paylaşmayı bilmek bizi fakirleştirir. Gerçek zenginlik ruhumuzda olduğu içindir ki bir kase çorbanın tadı o kadar lezzetli gelir. Üzerinde bir başkasının hakkı olmayan her lokmamız çok değerlidir. Ekonomimizin sıkıntıda olması elbette çok büyük bir sorundur ama bu dengeye dikkat etmemek de bu sorunu fazlasıyla büyütür. Bu düzensizlik böyle devam ettikçe de zam gelmeyen ve her geçen gün değer kaybeden tek şey insan hayatı olmaya da devam edecektir…
Bir yazının daha sonuna geldik, umutla kalın…

