İstanbul
Ankara
İzmir
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Aksaray
Amasya
Antalya
Ardahan
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bartın
Batman
Bayburt
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Düzce
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkâri
Hatay
Iğdır
Isparta
Kahramanmaraş
Karabük
Karaman
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırıkkale
Kırklareli
Kırşehir
Kilis
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Mardin
Mersin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Osmaniye
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Şırnak
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yalova
Yozgat
Zonguldak
18 Haziran 2025 Çar
Ulaş Nikbay

Ferdi Tayfur

service service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Bana da söyle, yılları bir güne nasıl sığdırdın? Hasretin acısını nasıl dindirdin? İnsan duyguları, cevapsız kalacak buna benzer sorularla doludur. Ayrılıklar, kayıplar ve geçmişe duyulan özlem…Zihinlerimizi meşgul eden soruların temelini oluştururlar. Elden ne gelir ki bu soruların çoğu, yanıtlanabilir olmaktan uzaktır. Çünkü insan ruhu, sadece mantıkla açıklanamayacak kadar karmaşık bir yapıdadır. Bazen bir anı, bir fotoğraf veya bir koku…Zihnimizde geçmişe açılan bir kapı aralar, işte o zaman unuttuğumuz duygular yeniden canlanır. Belki de soruların peşinden koşmak değil, duygularımızın varlığını kabullenmek daha sağlıklısıdır.Çünkü geçmişle barışmak, soruların cevapsızlığını kabullenmekle başlar.

Merak etme sen; herkes bir şekilde yaşar gider. Su akar, yatağını bulur. İnsan, ne kadar kırılgan olursa olursun, içinde bir de güçlü bir iyileşme kapasitesi taşır. Ama bu süreç, duygularımızın üzerini örtmekle değil, onları anlamamızla başlar. Duygular, bazen başa çıkılması zor bir yük gibi gelen duygular… Sevgi, öfke, özlem, hüzün… İç içe geçmiş karmaşık bir ağ oluştururlar. Merak etme diyen bir ses, belki de bir teselli değil, bir hatırlatmadır: Yaşamın devam ettiğini, acının geçmese bile azalacağını ve sonunda yeni bir dengeye kavuşacağımızı dillendiren bir hatırlatma. İnsan duyguları,değişken bir doğaya sahiptir. En büyük teselli, hayatın kendi döngüsüne duyulan güvendir.

Ben de özledim, ben de… Özlemek, yalnızca geçmişi basitçe hatırlamak değildir. Özlemek, aynı zamanda kaybedilen bir şeyin yeniden var olabileceği umududur. İnsan özler, bir zamanlar sahip olduğu şeyi kaybetmiştir. Bu kayıp, her zaman somut bir nesne veya bir kişi değildir. Kaybedilen; bazen bir his, bazen bir bağ veya bir anlam duygusudur. Özlemin kabullenmesi en zor yanı, genellikle geri getirilemeyecek bir şeyle ilgili olmasıdır. Yine de bu duygu, geçmişle bağlantı kurar ve bugünümüzü anlamlandırmamıza da yardımcı olur. İnsanı hem hüzünlendirir hem de yaşama tutundurur. Aslında sevmenin ve değer vermenin bir göstergesidir bu.

Bana sor, insan kendi duygularıyla nasıl yüzleşir…Duygularımız; yüzeyde görünenin çok ötesindedir, derin bir dünyaya sahiptir. Bir gülümseme, içte kopan fırtınaları gizler bazen.Bazen bir sessizlik, söylemek istenip de dile getirilemeyenin ağırlığını taşıyordur. İnsan, kendi duygularını anlamlandırmadan huzura da kavuşamaz. Huzurum kalmadı, der o zaman. Bu yüzden, duygularımızdan kaçamayız.Onlarla yüzleşmek, bir insan zorunluluğudur.

Duygularımız, kim olduğumuzu ve neye ihtiyacımız olduğunu anlamamızın anahtarıdırlar. Bu yüzleşme her zaman kolay olmayabilir. Bu zorluğu aşabilen insan, kendini daha iyi tanır ve yaşamındaki seçimleri daha bilinçli yapmaya başlar. Çünkü duygular, bizi şekillendirirler. Mantık, yaşamımızı düzenlerken, duygular ona bir anlam katarlar. İnsanın en büyük başarısı, kendi duygularını anlaması ve onlarla barışmayı öğrenebilmesidir.

Bir Dostoyevski romanında da aynı izi sürebilirsiniz. Güle güle Ferdi Baba…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.