Şiir bitti ve savaş başladı! Dilin ve ironinin senden götürdüklerini yazmak istemiştin ki savaş başladı. Başlar başlamaz kontrol budalası bir imge anlatıcısı olarak uygun irtifada patlatıldın. Narı simgeleyen kırmızı bir balonla yükselmek istiyordun ki savaş başladı. O an balonun rengi hakkında verilmiş geçersiz bir hüküm olarak kaldın.
Savaşın başladığı gün geç kalkmıştın. Her şey steril, fayanslar pırıl pırıldı. Direkleri daha yeni parlatmış, lambaların tozunu almaya geçmişti gündelikçi. Düşünce derzlerinin aralarındaki kara kırıntılarını, önlenmesi gereken idrar kaçaklarını gösterdin bir malik olarak.Onları zaten temizlemişti. Yüzünün arkası kirli gölgeydi ki savaş başladı.
Bir köpeğin vardı. Onun asil bir ömrü olduğuna inanmıştın, o da sana inanmıştı. Fidel doğmuştu, Fidel ölmüştü, önemli bir gündü. Sonra unutulmuştu. Başka kutlamalara, başka anmalara geçilmesi gerekiyordu ki savaş başladı. Hem tarih kimi beraat ettirmişti ki?
Tarihin zindanında savaş başladı. Amerikan güreşine devam edeydik o zaman, şu ringin iplerine çıkıp atlamadan! Afetle dalga geçmeden, afetzedeyle dalga geçmeden, onları kurtarmak için balık adam gönderip beklemeseydik artık! Çaresi yok, artık savaş başladı. Bütün başka başlangıçlar iptal, bütün sonlar ne kutlu!
Savaşın olmadığı zamanlarda bir dolmuş şoförünün küçük haflerle üç defa Aksaray diye bağırması yetiyordu. Şimdi bir büyük Aksaray yetiyor da artıyor bile! Dolmuş dolmuştur diyor, beklemiyor ve kalkıyor. Kalkınca savaşın başladığını konuşuyor yolcular!
Kendin düşüneceksin ettiğin sözü, kaynağı kendinde başka durumlarla eşleştireceksin. Söylememek de bir güç, gözünü yummak bile bir güç. O da ne kadar şiddetle yumduğuna bağlı. Çok şiddetli bir savaş başladı, hiç iflah olmayacak bir insan hastalığından irin akıyor.
Yine de iyi başlayıp güçlendikçe de iyi kalacak bir şey arıyorsun düşüncelerinde. Sözcükler, diğer anlamlarını sırtlarında taşırlarmış. Aynada diline bakıyorsun, dur diyorsun biraz da ben taşırım nezaketini sözcüklerin. Peki bu ne nezaketi ki! Savaş başladı.
Neredeyse katı denebilecek koyulukta imgeyi tüpünden palete sıktın, ama banılmış fırça ne için var? En güzel şekilde seyrelteceğini biliyorum. Olmayacak işler, düşler, bodrumlarda oturanlardan o müjdeli haberler… İlk harfi büyük yazsan lüks olur. Çünkü savaş başladı.
Hislerin geçiciliği bilinciyle hiçbir şey yapılamaz, hiçbir şeye karar verilemez. Geçicilik hissi, verilecek karardan da yapılacak eylemden de kişiyi vazgeçirir. Tek itki, belki de yeni hisler yaratabilme potansiyeli olmalı; bir his jeneratörü olarak fazlasıyla mekanik bir tasarım. Ama tasarımlar, ama planlar, ama silahlar ve acılar, ağlayan çocuklar, masumlar… Savaş başladı.
Aylık değerlendirme toplantımızın zamanı gelmişti ki savaş başladı. İki yüz baz puan indir insana olan inancından! Tam iki yüz baz puan; bundan beklentin kan ve gözyaşı bulaşmış imgelerinde süregelen yoğunlaşmanın artmasını sağlamak olsun. İç dünyana yaptığın bu yatırımın, insana dair cari açığına olumlu katkısını merakla ve umarak beklerken…
“Sor gücün sormaya yetiyorsa…” Şiir bittiği için mi savaş başladı?