Saygıdeğer okurlar, seçim bitti, devletimize, milletimize hayırlı olsun diyelim, yine dertlerimizle baş başa, biz bize kaldık.
Vatandaşlık verilen Suriyelilerin, Arapların, yurtdışı oylar, devlet gücü ve imkanı, medya gücü, yapılan stratejik hatalar derken fatura Millet ittifakına kesildi. (açılım, akiller, oslo görüşmeleri, Habur gümrük kapısı, çadır mahkemeler, megri megriler unutuldu.) Ümit Özdağ’ın söylemleri neticesinde ikinci turda Doğu ve Güneydoğu’dan gelecek oylar gelmedi, Kılıçdaroğlu’nun teröristlerle işbirliği algısı yaratılmaya çalışıldı, Muharrem İnce yattığı yerden görevine devam etti, CHP’deki kızgın ve kırgınlar sandığa gitmedi, İYİ Parti’de nereden geldiği belli olmayan milletvekili adayları, milli görüş kimliğinden gelen partiler derken çıkan seçim sonucu ancak bu kadar olabilirdi.
Sonuç olarak Erdoğan kazandı.
Anadolu’da bir söz vardır “İti öldürene sürütürler “Cenabı Allah’ın ilahi bir takdiridir, yaptıkları hataların içinde nasıl mücadele edeceklerini hep beraber göreceğiz.
Ancak sevinmesi gerekenler muhaliflerdir. Çünkü Türk milleti 21 yıldır adeta bataklığa sürüklenmiş, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tüm birikimleri, adeta talan edilmiş, satılmış, borç batağında, gırtlağına kadar sorunlar birikmiş bir ülke… AKP kaybetseydi, belki ucuz yırtabilirdi. Erdoğan’ın hayatının en zor dönemi başladı. Ekonomik olarak öyle zor günlere doğru koşuyoruz ki, Kılıçdaroğlu kazansaydı, ekonomi onun yüzünden batmış olacaktı ve yapılacak ilk seçimde AKP açık ara farkla kazanırdı. Öncelikle kaybeden Millet ittifakı üzülmemeli Çünkü batmış ekonominin faturası kazansaydı yıllarca sırtına kambur olacaktı. Geçmiş dönemlerde yaşadığımız Kıbrıs Barış Harekâtında Türkiye’ye uygulanan ambargolar nedeniyle gaz ve yağ kuyruğuna giren halk, yıllarca bunu iktidarda olan partiye bağladı.
Türk Milleti işin aslını anlatanlara kulağını tıkadı, gören gözü görmez, duyan kulağı duymaz oldu. Maalesef halk hatasının, bedelini daha da fakirleşerek ödeyecek.
Türkiye’nin kurtuluşunun tek yolu üretim ekonomisine geçmek. Ancak sayın Cumhurbaşkanının yürüttüğü popülist politikaların Türkiye’yi bırakın üretim ekonomisine geçirmek, iyice batıracaktır. Cumhur ittifakı liyakat sahibi nitelikli insanlarla hareket etmediği için ülkeyi bundan sonra yönetmesi ve değiştirebilmesi mümkün değildir.
Soğan, patates, ekmek pahalı, geçinemiyoruz, maaşlar az, ev alamıyoruz, iş bulamıyoruz, kiraya gücümüz yetmiyor deme hakkınız yok artık oturun oturduğunuz yerde. Millet olarak dibi göreceğiz. Toplumların uyanması ve bilinçlenmesi süreç meselesidir. Süreç devam etmektedir. İlâhi adalet muhakkak tecelli edecektir. Hiç şüpheniz olmasın.
Cumhurbaşkanının hakaretlerinden, bıkmış usanmış birisiyim, fakat gördük ki bu millet onun dilinden anlıyor, haklı olarak biz eleştirsek de, hoşlanmasak da durum ortada…
Kurunun yanında yaş da yanıyor. Yalanda iftirada ötekileştirmede sınır yok…
Bizler; halkını kucaklayan, birleştirici, her söylediğine inanacağımız, güveneceğimiz, devlet adamlarını özledik. Bir toplum nasılsa, onu idare edenler de onun gibidir. Devleti idare edenler iyi ya da kötü, kahraman ya da zalim o toplumun içinden çıkmaktadırlar ve toplumun çoğunluğu nasılsa onlar da öyledir. Yani bir toplum nasılsa, onu idare edenler de onun gibidir. Her halk layık olduğu şekilde yönetilir.
“Kemâ tekûnû yuvella aleyküm” (Siz nasıl olursanız yöneticileriniz de öyle olurlar).
“A’malüküm ummalükum” (amelleriniz yöneticilerinizdir, onlar sizlerin eseridir) (bk. Acluni, I / 146; II / 127) denilmiştir.
Bizler her şeyden önce insan olduğumuzu unutmamalıyız, insan olmak yeter mi? Hayır. Mesele iyi insan olabilmektir, güzel insan olabilmektir, birbirimize saygıda sevgide kusur etmemeliyiz. Birbirimizi sevmeliyiz, saymalıyız… Kusursuz dost arayan dostsuz kalır. Bizler bu memleketin her bir ferdini seviyor ve kucaklıyoruz.
Allah (cc) Türk devletini, Türk milletini korusun ve yüceltsin.