Demet Tekin: “Kalbimdeki müzik aşkı bana şifa oluyor”

“Gide Gide Bir Söğüde Dayandım” ve “Eklemedir Koca Konak” türkülerine içten sesi ve muhteşem yorumuyla yeniden hayat veren sanatçı Demet Tekin ile kendisinin müzik yaşamına dair keyifli bir yolculuk yaptık. “Türkü Demeti”, “Bir Demet Anadolu”, “Demet’in Tangoları”, “Katre” albümleri başta olmak üzere farklı tarzlarda toplamda 14 albüm çıkartan, bunların yanı sıra çok sayıda tekli esere sesiyle olduğu kadar özgün besteleriyle de imzasını atan Tekin, müzikle dolu dolu yaşamında önemli eserler üretiyor.

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Başarıya koşan projeleriyle müziğe olan aşkını büyük bir heyecanla anlatan Demet Tekin; “Kendimize yaptığımız her yolculukta, hayatımızı sekteye uğratacak fazlalıklardan kurtulduğumuzu, huzuru ve şifayı bulduğumuzu düşünüyorum. Bu sebeple ilk beste anından itibaren, dinleyiciye ulaşana kadarki süreçte, kalbimdeki müzik aşkı ile birlikte tutkuyu doyasıya yaşıyorum. Türküler bize her zaman daha yakın gelir, huzur verir. Yıllar geçse de aynı güzellikte bizi etkilemeye devam eder. Bu sebeple onları korumalı, sahip çıkmalı ve yeni nesillere aktarmalıyız” diye konuştu.

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz? Demet Tekin kimdir?

Lise ikinci sınıfa giderken Emin Ongan Üsküdar Musiki Cemiyeti’ne girerek, müzik hayatıma ilk adımımı attım. Aynı dönemlerde okul korolarında solistlik yapıyordum. Üniversitede İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Temel Bilimler Bölümü’nü kazanarak, okul eğitimim boyunca Nevzat Atlığ, Selahattin İçli, Alâeddin Yavaşça ve İnci Çayırlı’dan Türk sanat müziği, Can Etili ve Taşkın Doğanışık’tan Türk halk müziği, Nevzat Sümer’den ise kanun dersleri aldım. Okulumu bitirir bitirmez müzik öğretmenliğine ve TRT İstanbul Radyosu’nda akitli ses sanatçılığına başladım. İTÜ Sosyal Bilimler Türk Sanat Müziği Yüksek Lisans programını tamamladıktan sonra öğretmenliğe dönerek, devlet memuru olarak çeşitli okullarda görev aldım. Çocuk koroları çalıştırdım. 2013 yılında beste yapmaya başladım. Kendi bestelerimden oluşan, farklı tarzlarda toplamda 14 albüm çıkarttım. Son dönemde “Eklemedir Koca Konak” türküsü ile birlikte anonim eserler kaydetmeye başladım.

“BABAM BİR TÜRK MÜZİĞİ AŞIĞIYDI, MÜZİK SEVGİSİYLE BÜYÜDÜM”

Yaşamınızda ‘müzik’ ile bağınız nasıl kuruldu?

Babam bir Türk müziği aşığıydı. Sürekli TRT kanallarındaki müzik programlarını izlerdi ya da arabada radyodan dinlerdi. Bazen kendisi de şarkı söylerdi ki; sesi çok güzeldi. Onun yanında sürekli müzik dinlemekten kulağım nağmelerle o kadar dolmuş ki; bestecilik tarafımın buradan geldiğini düşünüyorum. Tabi böyle bir müzik sevgisiyle büyüdüğüm için, okul korolarında sık sık görev aldım. Liseye giderken Üsküdar Musiki Cemiyeti’ne girdiğimde bir bakıma müzik hayatıma da giriş yapmış oldum.

Kendinizi en iyi nasıl ifade edebiliyorsunuz?

Sanırım kendimi ve duygularımı en iyi müzik nağmeleri ile ifade edebiliyorum.

Şimdiye kadar seslendirdiğiniz eserler arasında sizi en çok hangisi etkiledi? Neden?

Türk sanat müziği ve Türk halk müziğimize ait eserlerimizin tamamı benim için çok kıymetlidir. Hepsini okumaktan mutluluk duyarım.

Şarkı söylemek ve bestelemek sizin için nasıl bir tutku?

Herkesin kendini şifalandırma yöntemleri vardır. Benim yöntemim; beste yapmak, şarkıları okumak ve kaydetmek. Bunu anladığım günden beri yoğun bir şekilde çalışıyorum. Bu işin her bir aşamasında kendimle buluştuğumu, konuştuğumu ve iç dünyama yolculuk yaptığımı hissediyorum. Kendimize yaptığımız her yolculukta, hayatımızı sekteye uğratacak fazlalıklardan kurtulduğumuzu, huzuru ve şifayı bulduğumuzu düşünüyorum. Bu sebeple ilk beste anından itibaren, dinleyiciye ulaşana kadarki süreçte, kalbimdeki müzik aşkı ile birlikte tutkuyu doyasıya yaşıyorum.

“GÜZEL GERİ DÖNÜŞLER ALIYORUZ, ÇOK MUTLUYUZ”

“Gide Gide Bir Söğüde Dayandım” ve “Eklemedir Koca Konak” eserleri sesinize çok yakışmış. Bu eserler dinleyicilere sizin sesinizden ulaşana kadar nasıl bir yolculuk yaşadı?

Öncelikle çok teşekkür ederim. “Eklemedir Koca Konak” türküsünü okuyana kadarki süreçte sadece kendi bestelerimi kaydediyordum. Farklı tarzlarda toplamda 14 albüm hazırladık. “Katre” albümümüzde bir değişiklik yaparak elektronik alt yapı kullandık. Bu dönemde anonim türkülerden de okumaya karar verdim. Sevgili Murat Acar ile birlikte ilk okuyacağım türküyü seçtik ve bu çalışmayı hazırladık. Türkünün elektronik alt yapısı ve yorumu genç kuşak müzikseverlerin dikkatini çekti. Yeni çıkarttığımız “Gide Gide Bir Söğüde Dayandım” türküsüyle de bu seriye devam ediyoruz. Güzel geri dönüşler alıyoruz, çok mutluyuz.

“Türkü Demeti” albümleriniz zaten ilgi görmüştü. Sanırım türküleri ve türkü bestelemeyi seviyorsunuz. Bu sevginin dinleyicilere aktarılması konusunda siz bir sanatçı olarak neler yapıyorsunuz?

Bir dinleyici olarak hayatımda o anki ruh halime göre, değişik türlerde müzikler dinlemekten keyif alıyorum. Çeşitliliği ve renkliliği seviyorum.  Her tarz müzik benim için ayrı bir duygu ve ayrı bir keyif demektir. Bu sebeple besteci tarafımda da müzik çeşitliliğine yer vermeye çalışıyorum. Ama benim için Türk sanat müziği ve Türk halk müziğinin yeri her zaman bambaşkadır. Yüzyıllar boyu süregelen, özümüze ve kültürümüze ait olan şarkılar, türküler bize her zaman daha yakın gelir, huzur verir. Yıllar geçse de aynı güzellikte bizi etkilemeye devam eder. Bu sebeple onları korumalı, sahip çıkmalı ve yeni nesillere aktarmalıyız diye düşünüyorum. Türk sanat müziği ve Türk halk müziği ezgileriyle hem yeni eserler üretmeye, hem de yeni nesillere en güzel şekilde aktarmaya ve sevdirmeye gayret ediyorum.

“HALKIMIZIN GÖNLÜNE HOŞ BİR SEDA İLE GİREBİLMEK EN BÜYÜK HEDEFİMDİR”

Müzik alanında neler hedefliyorsunuz?

Farklı tarzlarda proje ve albümler yaptığım için hepsinin kendi alanında yerine ulaşması benim için çok önemli. Bugüne kadar çocuk şarkılarımı çocukların sesinden dinlemek, Türk sanat müziği, Türk halk müziği ve ilahi tarzındaki şarkılarımı değerli sanatçılarımızın sesinden dinlemek ya da sinema ve dizilerde çalan şarkılarımı duymak, tangolarımı tango kitabında görmek, İspanyolca şarkılarımı ve “Katre” şarkımı yurt dışındaki Playlistlerde görmek beni ziyadesiyle mutlu etti. Bu gelişmelerin devamının gelmesi ve yeni besteler yaparak Türk müziğine ufak da olsa bir katkı sağlayabilmek, halkımızın gönlüne hoş bir seda ile girebilmek en büyük hedefimdir. Kısaca daima hedefim; çalışmak, çalışmak, çalışmaktır…

“MÜZİĞİN DİLİ YOKTUR, DÜNYANIN HER YERİNDEKİ İNSANLARA ULAŞABİLİRSİNİZ”

Neredeyse bir çeyrek yüzyıla yakın zamandır sanat ve özellikle müzik için dinlenesi yerler kısıtlandı. Bu durum üreten bütün sanatçıları nasıl etkiledi? Siz köşenize çekilip küsenlerden olmadınız ve üretmeye hatta dinletmeye devam ettiniz. Nasıl motive ettiniz kendinizi?

Bizler duygularımızı müzikle yaşarız. Mutlu oluruz müzik dinleriz, kutlama yaparız müzik eşliğinde dans ederiz. Üzülürüz yine şarkılarla dertleniriz. Kısaca müzik hayatımızın pek çok alanında önemle yerini alır. Arkadaşlarımızla gidip sevdiğimiz sanatçıları görmek ve sevdiğimiz şarkıları dinlemek bizlere iyi gelir, motive eder. Bu durumun kısıtlanması hem dinleyiciler için üzücü olur, sanatçılarımız için de zorluklar yaratır. Bunun hem maddi hem de manevi tarafları vardır. Çünkü sanatçılar konserlerinde dinleyicilerinin sevgilerini görür ve bundan beslenirler. Bu yerlerin kapatılması onlar için maddi zorluk yaratacağı gibi, olumsuz etki ederek kendilerini de geri çekmelerine sebep olabilir. Ben daha çok işin üretim ve kayıt aşamasıyla ilgilendiğim için bu devrede yine yoğun olarak çalışma şansı buldum diyebilirim. Sanırım yerinde duramayan bir karakterim var ve müzikle şifa bulmam sebebiyle çalışmaya devam ediyorum.

Dünyanın efendileri para ve güç için insanlığın bütün değerlerini yitirmiş durumda. Yok oluşa doğru sürükledikleri dünyamızı kurtarma çabasındaysak eğer sanat bu çabanın neresinde? Özellikle de müzik elbette…

Müzik sanatı tüm sanat dalları içerisinde, en geniş kitlelere, en hızlı ve en etkin şekilde ulaşabilen bir sanat dalıdır. Dili yoktur, bu sebeple yaptığınız bir müzik eseriyle dünyanın her yerindeki insanlara ulaşabilir ve onların duygularını etkileyebilirsiniz. Mutluluk ve huzur verici melodiler gönderdiğinizde, insanların bu müzikleri dinlerken huzur duyduklarını ve keyif aldıklarını görebilirsiniz. Negatif melodiler ise tam tersi yönde kötü duygular yayacaktır. Aynı zamanda kötü sözlerle doğrudan verdiğiniz mesajlar ise insanları olumsuz etkileyecektir. Özellikle gençlerin bu sözleri doğal karşılamasını sağlayacaktır. Bu da dejenere olmayı başlatır. Bunların yanı sıra milli değerlere uygunluğunu da göz ardı etmemek gerekir ki; geleneksel değerleri yaşatmak ve geleceğe aktarmak konusunda daha dikkatli olmamız gerektiğini gösterir. Bu sebeple etkisinin büyüklüğünü düşünürsek, müzikle insanlığa verilen mesajların önemini de kavramış oluruz.

Her sanat başka bir disiplinden beslenir ya da ona çok yakındır. Bir müzisyen olarak hangi sanat disiplinlerinden beslenirsiniz? Anadolu medeniyetleri sizi çok besliyor görüyoruz ama ya diğerleri, edebiyat, resim, sinema?

Her sanat dalı birbirinden beslenir ya da etkilenir. Bu doğal bir gelişimdir. Özellikle müzik sanatının pek çok sanat dalıyla doğrudan ya da dolaylı yoldan etkileşimleri vardır. Dans, bale, opera gibi sanatlar müzik eşliğinde oluşan sanatlardır. Edebiyat ise, müzik için sözleri sebebiyle tamamlayıcı bir sanattır. Tiyatro ve sinemada müzik sahnenin anlatım gücünü artırır, duyguları yoğunlaştırır. Bu sebeple müzik sinemada yoğun olarak kullanılır. Bu etki sadece sanat dallarında değil, reklam ve haberler gibi pek çok alanda kullanılmaktadır. Bir besteci olarak her olay ve duygudan beslenebiliyorum. Bir sanat eseri, bir doğa olayı ya da insanların yaşadığı herhangi bir durum, hatta geçmişe ait konular bile olabilir. Bu hangi olaydan ne kadar etkilendiğinizle ilintili bir durumdur. Kısaca beni etkileyen her şey melodi olarak geri dönüş yapabilir. Bana göre sanatla uğraşan herkes diğer sanatlardan mutlaka etkilenir. Çünkü tüm sanat kolları kendi dünyanıza yolculuk yapmanızı sağlayan en etkili ve hızlı yoldur.

“SARIYER, YEŞİL ALANLARIYLA NEFES ALDIRIYOR”

Sarıyer’de bir araya geldik ve bu semtin ruhu size neler hissettiriyor? Konuşmadan geçmeyelim istiyorum…

İstanbul’un karşı tarafından gelen biri olarak diyebilirim ki; Sarıyer gerçekten İstanbul’umuzun güzide bir semtidir. Tarihi, sıcak dokusu ve eski İstanbul’u yaşatan ruhuyla ayrı güzel, deniz kenarı huzurunu ve keyfini veren yapısıyla ayrı güzel, hasret kaldığımız; nefes aldıran yeşillik alanlarıyla ayrı güzel, kimi kalabalık caddelerinde şehrin hareketliliğini yansıtması ile de ayrı güzel bir ilçemiz. İstanbul’da, içinde gezerken mutluluk duyacağımız yerlerden biri olduğunu düşünüyorum.

Sarıyer okurlarına bir mesajınız var mı?

Bizi bu güzel semtimize davet eden, en güzel şekilde ağırlayan, keyifli bir gün geçirmemizi sağlayan Sarıyer Gazetesi ve Rukiye Ay hanımefendiye çok teşekkür ediyor, sevgili Sarıyer Gazetesi okurlarına sevgilerimi gönderiyorum.

Röportaj: Rukiye Ay / Sarıyer Gazetesi

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.