İnsanlar bazen karşılarına çıkan bir şeyin belli bir özelliğiyle ilgili kendi içlerinde bir fikir oluşturur, bu fikirden yola çıkıp o şeyin daha farklı özellikleriyle ilgili de varsayımlarda bulunmaya başlarlar. Bir bilişsel önyargı göstergesi olan bu olguya Halo etkisi (hâle etkisi) denmektedir. Yeni tanıştığınız insanlarda ilk dikkatinizi çeken şey nedir hiç düşündünüz mü? Dış görüntüsü mü? Karakter özellikleri mi? Giyimi mi yoksa konuşması mı? Bu özelliklere bakarak karşınızdaki kişi hakkında çıkarımlarda bulunur musunuz?
Cevabınız evet ise, bu durum psikolojide “Halo Etkisi ya da Hale Etkisi” olarak açıklanmaktadır. Bilişsel önyargı olarak tanımlanan Halo Etkisi; bir kişi, olay ya da nesne hakkında gözlemlediğiniz bir özelliğinden yola çıkarak genel bir yargıya varma hatası olarak adlandırılır. İlk izlenimin büyük bir öneme sahip olduğunu ve insanları manipüle edebileceğini göstermektedir. “ Fiziksel çekicilik stereotipi” ve “güzel olan iyidir” ilkesi Halo etkisiyle aynı anlama gelmektedir. Fiziksel görünüm halo etkisinde önemli bir yere sahiptir. Halo kelimesi İngilizcede anlam olarak, suya atılan bir taşın etrafa yaydığı dalgalanma olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımdan yola çıkarak, kişinin belli bir yönünün diğer özelliklerini olumlu ya da olumsuz olarak etkilemesi üzerinde durulmuştur. İlk kez 1920 yılında Amerikalı Psikolog Edward Thorndike tarafından bir makalede “özel çıkarıma dayanarak genel izlenim yaratma eğilimi” olarak açıklanan Halo etkisi kavramı, askerler arasında yapılan bir deney ile de örneklendirilmiştir. Amerikalı psikolog Edward Thorndike tarafından ” özel çıkarıma dayanarak genel izlenim yaratma eğilimi” olarak isimlendirilerek tanımlanmıştır.
1972’de Berscheid, Dion ve Walster tarafından yapılan bir deneyde, deneklerin kişilere güzellik derecelerine göre olumlu ve olumsuz özellikler atfettiği görülmüştür. Deneklerin güzel olarak betimledikleri kişilerin diğer özelliklerinin de olumlu, güzel olmayan olarak betimledikleri kişilerin diğer özelliklerinin de olumsuz olacağı düşüncesi taşıdığı görülmüştür.
Halo etkisi genellikle bir bireyin yeterince bilgi sahibi olmadığı kişi, nesne, kurum vb. gibi öznelerle ilgili bir yargıda bulunması veya bir karar vermesi gerektiği durumlarda ortaya çıkar. Sahip olunan bilgiden yola çıkılarak sahip olunmayanlar hakkında fikir yürütme çabası olduğu için bir tür yordama şeklidir. Klasik bir örnek, fiziksel olarak çekici bir bireyin aynı zamanda nazik, zeki ve sosyal olma olasılığının yüksek olduğu varsayımıdır. Bu çekici kişiye, kendisiyle hiç etkileşimde bulunmamış olsak bile olumlu özellikler atfetmeye meyilliyizdir. Halo etkisi, yargımızdaki bir hatadır ve bireysel tercihleri, önyargıları ve toplumsal algıyı yansıtır. Dışı güzel olan insanların içlerinin de güzel olacağını varsaymak, Halo etkisine örnektir. Mesela güzel bir görünüme sahip mutlu ve güler yüzlü bir kişi yada dediğimiz gibi iyi bir enerjiye sahip kişi bizim için bu aura hatasını yaratır ki bu kişi mükemmeldir ve hiç bir kusuru yoktur ve hayatı güzeliklerle doludur. Ve bu kural Marilyn Monroe için ne kadar geçerli değil mi ?
Güzel çekici görünüşte ve başarılı olmasına rağmen zor bir hayatı vardı ve o bu hayatın zor ve kötü tarafını hep gizli tutardı sonuç olarak Marlin herkes tarafından başarı ve güzelliği ile örnek alındı halen de alınıyor ve rol model olarak görülüyor. Marilyn; (1926 – 1962) küçük yaşta cinsel tacize uğramış, babasını erken yaşlarda yitirmiş, daha on dört yaşındayken çocuk aldırmış, çocuğunu bir yuvaya teslim etmiş, üç mutsuz evlilik geçirmiş (sırasıyla; James Dougherty, Joe Dimiacho ve Arthur Miller) ve henüz 36ı yaşındayken yaşamına son vermiştir.
Marilyn’in Billy Wilder, Howard Hawks ve John Huston gibi önemli yönetmenlerle çalışmasına rağmen, payına düşen rollerin genellikle fetiş nesnesi konumundaki özneler olduğunu ısrarla vurgulamak ve hayat kadını, model, koro kızı, aktris, şarkıcı, sekreter gibi “aptal sarışın” imajına uygun düşen ikinci derece rollerde sık sık görünmesini kendi seçimi olarak değil; bilakis tecimsel düşünen Hollywood prodüktörlerinin eğilimi şeklinde algılamak gerekir. Gerçekte hiç de “aptal sarışın” değildi Marilyn. Ömrü boyunca entelektüel idollere ilgi duymuştu, edebiyatla arası iyiydi.
Kocası Arthur Miller (Miller, Marilyn’in oynadığı The Misfist’in senaryosunu da yazmış ünlü bir edebiyatçıydı.) ile birlikteyken okuma aşkı daha da artmıştı. Hatta James Joyce’un Ulysses’ini okurken çekilmiş bir fotoğrafı da vardır. Bu romanı okumuş olanlar, en azından hakkında biraz bilgisi olanlar ne demek istediğimi daha iyi anlayacaklardır. Sonuçta kültürsüz, şöhret peşinde, yığınların yaftaladığı gibi içi boş bir star asla olmadı Marilyn. Proleter bir aileden geliyordu o, annesi akıl hastanesinde ölmüştü. Ezilmiş ve çok acı çekmişti çocukluğunda, bu da yaşamı boyunca peşini bırakmayacaktı. Öte yandan yetenekli bir oyuncuydu da Marilyn. Sahnedeki duruşu, jestleri ve özellikle etkileyici ve zeki bakışları hayranlık uyandırıcıydı.
Bütün bu artılar, üstün nitelikler kariyeri boyunca bildik rollere bürünmesini engelleyemese de başka herhangi bir aktrisin olamayacağı kadar popüler olmayı başarmış, birlikte rol aldığı aktörleri ise derinden etkilemişti. Ölümünden sonra gerek dostları, gerek meslektaşları ve gerekse de Arthur Miller, konuşmalarında, yazılarında Marilyn’in “bir kurban”, “acılı bir eş”, “arafta bir ruh”, “çok başarılı ve değeri anlaşılamamış bir oyuncu”, “mutsuzluğunun kaynağı çocukluğunda aranması gereken bir yıldız”…şeklinde tanımlayacaklar ve yaşarken tam anlaşılamadığını, Hollywood’un ise Marilyn’in oyunculuk gücünü göremediğini belirteceklerdi. Misal aktör Sir Laurence Olivier, “Marilyn’e hırçın davrandığını, gereken nezaketi göstermediğini” itiraf edecekti.
Söylemek gerekir ki Marilyn, “perdeye yansıyan kişi” değildi, olamazdı zaten. Ait olduğu yaşam tarzı, onu biçimlendiren kültürel atmosfer buna engeldi. Burjuva doğmamıştı, bu nedenle sosyetik çevrelerde ağır makyajıyla dolaşırken hep rol yaptı, yapmacık gülücükler dağıttı etrafa, mutlu görünmeye çalıştı. Kendisini gerçekten seven birini aradı yıllarca ve bu esnada nice erkek geçti hayatından: Marlon Brando, Warren Beaty, John F. Kennedy, Arthur Miller, Joe Dimiacho, Frank Sinatra, Yves Montand… Fakat gerçek anlamda hiç mutlu olamadı Marilyn.Bir başka örnekte instagtamda gördüğünüz lüks seyahatin fotoğrafları birileri paylaşıyor siz imreniyorsunuz ama o kişi ile konuştuğunuzda o kişi ile konuşunca o kişi size yolculuğun zorluğunu anlatıyor ve siz o zaman bir fotoğrafa göre tüm seyahatin mükemmel ve kolay olmadığını yalnızca fotoğraf ile tüm yolculuğun harika geçtiğine inanıyorsunuz taki o deneyimini size paylaşana kadar sizde o zaman Halo etkisine giriyor ve hayatınızı geri plana çekiyorsunuz olduğunuz hayatı deneyimleyip kendiniz enerji alanınızla bir yol çizmeli ve bu etkiden kurtulmalı hayatınızın enerji alanınızı insani ilişkileri düzenlemelisiniz.
Hayatınızı zorlaştıran sizin fiziksel anlamda size zorluk çıkartan duygu durumunuz ve insani ilişkilerde problemleriniz için size yardımcı oluyoruz ve çakralarınızdaki tıkanıklıklar ve blokajlar arındırılarak daha sağlıklı ilişkiler ile kaliteli bir yaşam sürmenize yardımcı olmaya çalışıyoruz kadın erkek anlaşmazlıklarına çözüm bulup mucizeleri birlikte deneyimleyerek geçmiş travmalarınıza çözüm bularak spiritüel anlamda sizleri ruhani olarak sağlıklı ruhlara ulaştırmak amaçlarımız günümüz evliliklerin problemlerine eril dişil enerjinin önemi ile birlikte insani olarak olaylara dışarıda bir dış göz olarak doğru yanlışları birlikte harmanlayarak insanların ilişkilerinin şifalanmasını amaçlayarak birlikte ilerliyoruz.
NLP ile korkularımızın nörolojik olarak enerjisel alanlarında korkularından arındırıp takıntı obsesif bozukluklara yardımcı olup doğru tedavi yöntemleri ile doğru kişiler ile buluşturup birlikte bir yol haritası ile şifalandırarak toplum içinde takıntı ve korkularından arındırdığımız bireylerin gözlerindeki ışıltı ile mutlulukları mutluluğu hedefliyoruz ergenlikte olan çocuklarımızın takıntılı davranışlarından aileler ile çözümler üretip enerjisel ve ruhsal olarak daha sağlıklı bir yol almayı hedefliyoruz amacımız insanları hem ruhsal hem de bedensel olarak insanların toplumdan kendini soyutlaştırmadaki sebeplerini bulup insanların topluma daha sağlıklı bireyler ile mutlu bireyler mutlu yuvalar mutlu çocuklar mantığı ile geçmiş travmalar ile barıştırıp korku ve takıntılardan arınmış insanlar ile hayattaki yollarına rehberlik edip onlara hayatlarında dış göz oluyoruz.
Sevgiyle kalın…