Sarıyer’de yağmur sonrası beliren kış güneşinin çok güzel fotoğraf kareleri yakalamamıza şans verdiği bir günde buluştuk. Çaylarımızı yudumlarken Altan ve Berna Gencebay çiftiyle keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Röportajımız Sarıyer’de denizin tam kıyısında olunca martılar ve dalga seslerinin de bize eşlik etmemesi mümkün mü?
Sorularıma içtenlikle cevap veren Altan ve Berna Gencebay çiftiyle, sanat yaşamlarını, başarılarını, gelecekteki hedeflerini ve elbette birer Sarıyerli olarak da Sarıyer’i konuştuk. Müzik yapımcısı Altan Gencebay ve ressam Berna Gencabay’ın “Sarıyer’i seven bir çiftiz” diyerek söze başladıkları çok özel röportajlarını sizlerle baş başa bırakıyorum…
ALTAN GENCEBAY: “MÜZİK, HAYATIMIN OLMAZSA OLMAZ BİR PARÇASI”
Sizi kısaca tanıyabilir miyiz? Altan Gencebay kendisini nasıl anlatır?
1970 senesinde İstanbul’da doğdum. İlkokul, ortaokul ve liseyi Özel Işık Lisesi’nde okudum. Özel Ata Koleji’nden mezun oldum. İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuvarı Temel Bilimler Bölümü’nde tahsil hayatıma devam ettim ve 1997 senesinde mezun oldum. Müzik sektöründe kendi firmamız olan Kervan Plakçılık ve Kasetçilik’de yönetici olarak çalışmaktayım.
Şu sıralar neler yapıyorsunuz?
Müzik sektöründe çalışmalarıma müzik yapımcısı olarak devam etmekteyim.
Yapımcı ve yönetici olarak müzik sektöründe önemli bir yerdesiniz. Çok sayıda ismi sektöre kazandırdınız. Bu sizin için nasıl bir duygu?
Firmamız 1973 yılından beri faaliyet göstermekte olup özellikle 1970’li yıllarda sektöre birçok sanatçılar kazandırmış, mevcut sanatçılara da birçok başarılı yapımlar yaparak sektörün önemli bir parçası haline gelmiştir. Tabi bu sanatçıları kazandırmada ve başarılı projelerin oluşmasında en önemli faktör babam Orhan Gencebay ve firmanın eski ortağı rahmetli Yaşar Kekeva’dır. Sonrasında amcam Burhan Kencebay’ın da aralarına katılmasıyla başarılı projeler devam etmiştir. Böyle sektöre yön vermiş ve başları çekmiş olan bir firmanın devamında yönetici olarak bulunmam benim için son derece önemli ve gurur verici bir durumdur. Köklü firmamızı devam ettirmek ve kataloğumuzu geleceğe taşımak, yeni çalışmalar yaparak devamlılığını sağlamak gerçekten bana çok özel bir görev gibi geliyor.
Peki, sizce gelişen teknoloji müzik sektörüne neler kattı? Günümüzde bunun artıları mı yoksa eksileri mi dikkat çekiyor?
Teknolojinin gelişmesi kaçınılmaz ve olmazsa olmaz bir olgudur. Her alanda olduğu gibi sektörümüzde de gelişen teknoloji bir takım değişimleri meydana getirdi. Şöyle söyleyebilirim tabi ki faydaları ve kolaylıkları oldu ama bunun yanında da kayıpları da beraberinde getirdi tabi. Müzik şimdi her yerde, her koşulda bir dokunmanızla ulaşabiliyorsunuz dijital kolaylıkla. Bu gerçekten büyük kolaylık. Akıllı telefonlarımızdan dünyanın herhangi bir ülkesindeki sanatçılara, müzisyenlerin eserlerine anında ulaşabiliyorsunuz. Bu muhteşem bir şey. İnternet Adsl bandı 2000’lerin başında geldiğinden beri bu kolaylıkların da temeli atıldı ve hayata geçti. 60’lar,70’ler, 80’ler ve hatta 90’larda bile bunun bu kadar kolay olmadığını yaşayarak gördük. Fakat bu değişimin yanında gelen bazı kayıplar da birçoğumuzu olumsuz etkiledi. Yani sektörde müziği kullanıcıya ulaştıran sektörleri ortadan kaldırdı. Örneğin kaset, CD basım fabrikalarından tutun da, kaset ve CD’lerimizi dağıtımını yapan depoları, parekende satış mağazalarını ortadan kaldırdı. On binlerce insan buradan kazançlarını sağlıyorlardı. Tabi ki biz yapımcılarda da çalışan insanların birçoğu da bu sektörden ayrılma durumunda kaldı. Çünkü dijital hem kolaylıktı ama insan iş gücünü de bu anlamda devre dışı bıraktı. Ben eskilerden gelen biri olarak bu kayıplardan dolayı buruğum biraz. Ama değişim kaçınılmaz ve dünya bu değişimin peşinden gitmek durumunda. Kısacası artı ve eksileri ile dijital artık geri dönülemez şekilde her alanda tüm kolaylıklarıyla hayatımızda. Daha birçok şey söylemek isterim fakat o kadar uzun olur ki sizler de, okuyucular sıkılabilirsiniz.
Başarılı bir prodüktör olmanızı neye borçlusunuz?
Başarılı olmak için elden ne gelirse yapmaya çalışmak. İnanarak, disiplinli ve gözlemlerinde seçici, dikkatli olarak, iyi analiz ederek, tüm kalbinle kendini vererek, amatör ruhla, profesyonel olarak çalışmak.
Türkiye’de müzisyen sanatçılar hak ettikleri yerde mi? Yoksa bu konuda eksiklikler mi yaşıyoruz. Yorumunuz ne olur?
Sektörümüzle ilgili konuşursam eğer üretken sanatçılarımızın birçoğunun hak ettikleri yerde olmadığını düşünüyorum. Özellikle eser sahipleri olarak konuşmak isterim. Bir yorumcu sanatçımız bir eseri icra ettiğinde halkımız tarafından çok sevilen yerlere gelebiliyor. Tanınıp, ilgi görebiliyor. Tabi ki yorumcu sanatçımızın yeteneği, çabası ve lanse eden ekiplerin ve mecraların bu durumun meydana gelmesini sağlıyor. Diğer yanda ise bu eseri meydana getiren eser sahiplerinin birçoğu geri planda kalıyor. Maalesef birçoğu hayatını idame ettirmekte inanın çok zorluk çekiyorlar. Bu duruma şahit olduğum birçok eser sahibi sanatçı vardır. Keşke onlar da gerçek anlamda hak ettikleri hayatı yaşayabilselerdi.
Çok sayıda isimle çalıştınız. Sizin için gerçek başarı kriterleri nelerdir?
Dediğim gibi başarmak için çaba gereklidir. Emek gereklidir. İstemek gereklidir. Disiplinli, planlı, iyi analiz ederek, kalbinizle ve aklınızla çalışmak gereklidir.
Siz de müziğe olan tutkunuzla biliniyorsunuz. Peki, bu yönde kişisel çalışmalarınız oldu mu?
Müzik hayatımın olmazsa olmazı, parçasıdır. İyi bir dinleyici olduğumu düşünüyorum kendimce. Hoşuma giden, ruhuma, kalbime dokunan her türlü müziği ayırt etmeden dinlemekten büyük keyif alıyorum. Kişisel çalışma olarak kendimce amatör sözlerim ve beste çalışmalarım oldu tabi. Ama bunların devamını getirmedim.
Sektörün başlıca sorunları arasında neler var?
Sektörümüzün her sektörde olduğu gibi sorunları vardır. İlk olarak meslek birliklerimiz arasında tam bir anlaşma sağlanmaması bence en önemli sorunların başında gelmektedir. Telif ve satış gelirlerimizi etkileyen bu durum umarım önümüzde gelecekte en güzel şekliyle çözüleceğine inanıyorum.
Plaklar, kasetler, CD ve artık dijital çağda genellikle albüm yerine tekliler… Sanatçılarım geçmişten bugüne geçirdiği bu sürecin içerisinde bir isim olarak siz en şanslı dönemin hangisi olduğunu söylerseniz? Neden?
Ben plak, CD ve kaset zamanlarını gördüğüm için kendimi çok şanslı sayıyorum. İşin ruhu inanın o zaman başkaydı. Herkes kendi geçirdiği dönemleri önemli sayması doğaldır. Ama inanın o zamanın ruhu bambaşkaydı. Hissiyatları bambaşkaydı. Birçok şey sanki daha önemli ve daha kıymeti vardı.
Berna Gencebay ile mutlu bir evliliğiniz var. Bunu sizin cümlelerinizden de dinleyelim mi?
Sevgi, saygı, huzur ve anlayışla olan bir birliktelikle başlayıp bunu evlilikle taçlandırdık. Aynı şeyleri hissetmenin ve aynı bakış açılarına sahip olmanın avantajı evlilik kurumunun devamlılığını sağlayan en önemli faktörler arasında olduğunu söyleyebilirim. Karşılıklı olan her şey neticesini en güzel şekliyle aldığını düşünüyorum. Kısacası Berna Hanım’la evlendiğim için çok mutluyum.
2025 yılından neler bekliyorsunuz?
Hepimiz için; sağlık, huzur, mutluluk, sevgi, saygı, adalet, başarı ve sonsuza kadar barış…
Sarıyer deyince aklınıza neler geliyor? Sarıyer Gazetesi okurlarına bir mesajınız var mı?
Sarıyer deyince balık, yeşillik, orman ve sakinlik geliyor aklıma. Değerli okurlarımıza mesajım ise; yürekten sevin ve bunu onlara söyleyin, içten sarılın, gülün, sizi mutlu eden, yüzünüzü güldüren insanlarla hayatı paylaşın, her daim iyiyi ve doğruyu sevin, her şartta adil olmaya çalışmayı hatırlayın. Hayat kısa, dertler bitmez ama gecenin sonunda mutlaka sabah olacaktır. Umudunuzu da asla kaybetmeyip kendinize çok iyi bakın. (Bunları kendime de söylüyorum tabi) En candan selam, sevgi ve saygılarımı iletiyorum. Sağlıcakla kalın… Bize gazetenizde yer verdiğiniz, hassasiyetle ilgilendiğiniz, göstermiş olduğunuz yakınlık için yürek dolusu teşekkür ediyorum. Başarılarınızın devamını diliyorum. Selam, sevgi ve saygılarımla… Teşekkür ederim.
BERNA GENCEBAY: “KENDİMİ İFADE ETME ŞEKLİM TABLOLARIMDIR”
Sizi kısaca tanıyabilir miyiz? Berna Gencebay kendisini nasıl ifade eder?
1974 Avusturya doğumluyum, İstanbul’da büyüdüm. İstanbul İktisat Fakültesi ve ardından da aynı üniversitede Adalet Bölümlerini bitirdim… Üniversiteden sonra ağır sanayi, bilişim ve otomotiv sektörlerinde insan kaynakları alanında yönetici olarak çalıştım. Üniversite yıllarında İTÜ korosuna gitmiştim hobi olarak, iyi ki de gitmişim Altan’la oradan tanışıklığımız…
Resim sanatına olan ilginiz nasıl başladı?
Resim sanatıyla ilgili bir ailede büyüdüm; ablam, babam resim yapıyorlardı… Ablam halen yağlı boya çalışır. Ben de görsel zevki çok gelişmiş bir çocuktum ama çok da hiperaktiftim. Renkler hep ilgimi çekerdi çizgim de iyiydi, kendiliğinden resme yöneldim.
Yaşamı renklerle ölümsüzleştiriyorsunuz, bu nasıl bir duygu? Sanatı siz kendi cümlelerinizle nasıl tanımlarsınız?
Yaşamda her renge karşılık gelen bir renk var ve ben bu renkleri tablolarıma yansıtıyorum. Benim kendimi ifade etme şeklim tablolarımdır diyebilirim.
Size en çok neler ilham veriyor?
Bana en çok eşim ilham veriyor. Deniz, ay ve mitolojiden esinleniyorum ayrıca kadın figürlerini de tablolarımda görebilirsiniz…
Sizce Türkiye’de kadın sanat yaşamında yeterince var mı?
Kadınların hayatın her alanında aktif şekilde yer almasından yanayım… 2 üniversite mezunu çalışan bir kadın ve anne olarak sanatta ve iş yaşamında var olmak için çok çalıştım. Kadın ve erkek birlikte ilerlersek toplum olarak güçlü oluruz. Özellikle genç kızlarımız okusunlar mesleklerini kazansınlar, gelecek gençlerin.
En sevdiğiniz renk nedir? Resim yaparken en çok hangi tekniği kullanıyorsunuz? Neden?
En sevdiğim renkler turuncu ve pembedir. Maviyi de tablolarımda çok sık kullanırım, yağlı boya ve akrilik karışık teknik kullanarak resim yapıyorum… Yağlı boya koku olarak ağır olsa da renkleri daha iyi yansıtıyor.
Genellikle nasıl bir ortamda resim yapmayı seviyorsunuz?
Ben düzenli bir insanım atölyem de temiz ve düzenlidir, dağınık yerde düşüncelerim karışırmış gibi gelir. O sebeple düzenli temiz ortamda resim yaparım.
Altan Gencebay ile mutlu bir evlilik yaptınız. Peki, bu mutluluk resimlerinize de yansıyor mu?
Altan benim kahramanım… Her şey 1 yıl içinde gelişti ve evlendik. Hayatımın her anında onun desteği ve emeği… Tablolarıma da bu mutluluğum yansıyor mutlaka.
Sarıyer deyince aklınıza neler geliyor? Sarıyer Gazetesi okurlarına bir mesajınız var mı?
Sarıyer’de çocukluk anılarım var. Rumeli Kavağı’nda teyzem ilkokul öğretmeniydi o sebeple çok gelirdim, severdim Sarıyer’i… Şu anda Sarıyer’de ikamet ediyoruz… Sarıyer’i seven bir çiftiz.
2025 yılından neler bekliyorsunuz?
2025 yılından beklentim Allah bizlere sağlık, huzur versin ve sevdiklerimizi, bizi korusun, mutlu kalalım. Teşekkür ederim.
Röportaj: Rukiye Ay / Sarıyer Gazetesi