RÖPORTAJ: Meliha Akay / akaymeliha@gmail.com
Belki antik dönemlerin bir büyücüsü o, ya da Anadolu’nun tanrılarını ve tanrıçalarını tanıtmak için seçilmiş bir misyoner! Eğitimini tamamladığında ve ünü sınırları aştığında anlayacağız hangi tanımlamaya uyup uymadığını. Brezilyalı koreograf RicardoAmarante’nin kategorize edemediğimiz bu genci görmesini ve yorumlamasını çok isterdim. Bir gün olur elbette diyerek başlayalım söyleşiye…

Barış Mola kimdir, diye sormadan önce; girişte sözünü ettiğim gibi aslında siz bir kelebeksiniz de rüyanızda kendinizi dansçı, balet olarak mı görüyorsunuz acaba diye düşündüm!
(Tebessümle yanıt veriyor!)
Peki; o halde sizi ilk kez tanıyacak takipçileriniz ve potansiyel izleyenleriniz için özetler misiniz; kimdir bu genç yetenek?
Ben, hareketle kendini var eden bir hikâyeyim. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde Modern Dans eğitimi alıyorum. Aynı zamanda Anadolu Ateşi bünyesinde sahne alıyor ve öğretmenlik yapıyorum. Türkiye’nin birçok ulusal ve kültürel projesinde dans ettim. Bazen kendimi kelebek gibi hafif hissediyorum; bazen de yerin derin köklerine bağlı. Ama en çok, geçmişle geleceğin arasında yeniden doğan bir beden… Kısacası ben; Türk dansının DNA’sını modern bir bedenle yeniden yazmaya çalışan bir öğrenciyim.
Sosyal medyada sizi konu alan bir videoyu izledikten sonra epeyce düşündüm. İlk aklıma gelenlerden biri, Dopamin sizde bir krallık kurdu da siz mi bilmiyorsunuz acaba? Trakya ezgisi de olabilen o müziğin ritmi miydi sizi bu denli ilahlaştıran yoksa sizdeki az önce sözünü ettiğim krallık mı?
Aslında benim krallığım dopaminde değil; harekette. Trakya’nın dünyada olmayan o eşsiz ritimleri, sahnenin ışığı ve müziğin titreşimi, içimdeki ateşi ortaya çıkarıyor. Seyircinin nefesini duyduğum an, yalnızca dans etmiyorum; onlarla birlikte var oluyorum. İlahi gibi görünen şey belki de sadece o paylaşımın gücü.
Modern Dans her ne kadar balenin kısıtlayıcı hareketlerine tepki olarak doğmuş olsa da, ben yine de sizde balet edası da sezdim. Bale de var mı okuduğunuz bölümde?
Evet her gün bale dersi alıyoruz. Aslında balet olma hayaliyle geldiğim bu noktada kendimi modern dans ile çok daha özgür hissediyorum.
Peki; bu kadar genç yaşta bütün figürleri sergilerken müzik diyelim. Hangi müzik sizi dansa çağırır ya da hangileri size ilham verir? Hangi ülke müzikleri bizim ülkemizin dışında…
Beni en çok çağıran müzik ritmi olan müziktir. Anadolu’nun davulu, Balkanların coşkusu, Güney Amerika’nın ateşi… Hepsinde bedenime fısıldayan bir enerji var. Ayrıca klasik müziğin derinliği ve çağdaş müziğin deneysel dokusu da beni çok besler. Benim için müzik sınırları olmayan bir coğrafya. Her seferinde daha da dışına çıkmak sınırların müzik alanında deneysel doku biz dansçılara zevk veriyor.
Ülkemizde değil de başka bir coğrafyada doğmuş olsaydınız şu anda hangi dansları yapıyor olurdunuz? Ya da tersinden sorayım, başka bir coğrafyada doğmuş olmak, çok kültürlü bir genç olmak ister miydiniz?
Neden seçeyim ki? Ben harmanlanmış bir kimliğim. Bir gösteride Roman ateşiyle dans ederken, diğerinde modern dansın kırılganlığını taşıyabiliyorum. Sesler değişiyor ama ruhum hep aynı: Anadolu’dan çıkıp evrenseli kucaklayan bir beden.
Bir yandan da gözüm videoda, sizi dinlerken sesinizi oyununuzla senkronize etmeye çalışıyorum. Yani kendimce! Neyi anımsattı biliyor musunuz? Mayhem adında bir albümü var Gaga’nın. Her ne kadar tutkunu olmasam da bu albümde synth-pop, kabare, heavy metal gibi türleri bir araya getirebilmiş. Siz hiç zorlanmadan Tanrı vergisi bir yetenekle hepsini harmanlıyorsunuz gibi algı oluştu bende. Yine de sormak isterim: Anadolu ezgileri mi, pop mu, klasik mi, çağdaş müzik mi?.. Dans olarak bakınca…
Belki başka danslar yapardım ama kimliğimi bulamazdım. Ben çok kültürlü bir dünyada yaşamayı severim fakat Anadolu’nun kültürel çeşitliliği zaten çok uluslu bir miras taşıyor. Bu topraklar, benim için dünyanın tamamına açılan bir portal.
Biraz daha genişletelim açıyı; dünyanın baş döndüren hızına bakınca ve kötü gidişatı göz önüne alınca sanat nasıl varlığını sürdürebilecek? Bir edebiyatçı olarak bunun yanıtını sizden de almak isterim. Ya da sanat mı toplumları bir araya getirecek? Ütopik gibi görünse de…
Sanat; insanın kendine verdiği en eski söz. Savaşlar, yıkımlar… Hepsi geçti. Ama dans eden bir beden her zaman kaldı. Çünkü sanat insanın direnme biçimidir. Belki dünyayı kurtarmayacak ama insanı yeniden insan yapacak. O yüzden sanat hep sürdü, hep sürecek.
Son soru ama çok merak ettiğim bir figür aslında. Babuna’yı oynarken bir ara bir elinizi arkanıza, belinize koyup öbür elinizle yerden aldığınızı göğe atıyorsunuz… Çok ilgimi çektiği için sormak istedim. Bunun bir anlamı var mıdır? Yoksa bile şu anda anlam yüklemek ister miydiniz?
O el hareketi benim için şu anlama geliyor: Yerden, halktan, köklerimden aldığımı göğe – geleceğe, umuda – fırlatmak. Geçmişin yükünü değil; geçmişin gücünü taşıyorum. Eğer bir anlam yükleyeceksem: Kökten doğan ışığı yukarı taşımak.







