İstanbul
Ankara
İzmir
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Aksaray
Amasya
Antalya
Ardahan
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bartın
Batman
Bayburt
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Düzce
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkâri
Hatay
Iğdır
Isparta
Kahramanmaraş
Karabük
Karaman
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırıkkale
Kırklareli
Kırşehir
Kilis
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Mardin
Mersin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Osmaniye
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Şırnak
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yalova
Yozgat
Zonguldak
22 Haziran 2025 Paz

Doç. Dr. Ali Fikret Aydın yazdı; “Gezmeye dair”

featured
service service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Okul münazaralarından ya da arkadaş sohbetlerinden aşina olduğumuz o klasik soruyu hepimiz duymuşuzdur:“Çok gezen mi bilir çok okuyan mı?”

Şüphesiz, gezmek de okumak da benim için eşsiz bir deneyim.

Her ikisi de insanı geliştiren, merak duygusunu tatmin eden ve aynı zamanda hep canlı tutan eylemler.

Fakat yine de gezmenin okumaya kıyasla cezbedici bir tarafı var.

İçinde bulunduğum o an’ı ve mekânı deneyimleme imkânı sunuyor.

Okurken, hiç görmediğim bilmediğim yerlere gidebiliyorum belki ama oranın kokusunu almak daha farklı oluyor.

Örneğin Frigleri, Hititleri, Romalıları, Aztekleri ya da Sümerleri okumanın dışında onların yaşadıkları yerleri görmek ve o kültürel mekânlarda gezintiye çıkmak daha heyecan verici olabiliyor.

Yazımın başındaki soruya dönecek olursam aynı soruya Prof. Dr. İlber Ortaylı hocamızın verdiği cevaba ben de katılıyorum.

Hocamız “İkisi. Gezerken okuyan bilir. Yanında kitaplar olacak bir yere çekilip okuyacaksın” demiş.

Yaptığım seyahatlerde her ne kadar yanımda kitap götürmesem de gitmeden önce ziyaret edeceğim yerler hakkında gerekli okumaları yapmaya çalışıyorum. Bazen gittikten sonra da devam ediyorum okumaya.

Yurt içinde yaptığım gezilerde göreceğim yerlerin tarihini; farklı bir ülke ise o ülkenin ve gideceğim şehrin ya da şehirlerin geçmişini, hikâyelerini, kültürünü ve sanatını öğrenmeye çalışıyorum. Varsa ilgili filmleri ve belgeselleri izliyorum.

Mesela Güney Kore’ye gitmeden önce,orada geçen hüzünlü bir hikâyenin anlatıldığı “Ayla” filmini izlemiştim. Türk şehitliğini ziyaretim esnasında filmde izlediğim savaş sahneleri gözümün önünde canlanmış ve adeta o zamana gitmiştim.

Meksika seyahatimden önce de Meksikalı ressam FridaKahlo’nun hayatını anlatan “Frida” adlı filmi seyretmiştim. Sonrasında, filmin çekildiği o mekânları, yapıları ve sokakları görmek güzel bir deneyim olmuştu benim için.

Seyahatin kattıkları…

Tur ya da bir rehber aracılığı ile değil de tek başına yapılan geziler insanı birçok yönden geliştirebiliyor. Özellikle de yurt dışına yapılan geziler.

Uçak biletini, konaklama yapılacak ve gezilecek yerleri ayarlamaya çalışırken farkında olmadan planlama becerinizi geliştirmeye başlıyorsunuz.

Ya da seyahat süresince karşılaştığınız sorunların üstesinden gelmeye uğraşırken sorun çözme, krizi yönetme ve karar verme beceriniz gelişiyor.

Özellikle, dilini bilmediğiniz bir ülkeye gidiyorsanız, farklı kültürleri yakından tanıma ve gözlemleme olanağı elde ediyorsunuz. Bu da insanın bakış açısının gelişmesine olanak sağlıyor. Artık siz, eski siz olmuyorsunuz.

Ayrıca, farklı ülkelerden ve kültürlerden insanlarla arkadaş olma fırsatınız oluyor.

Seyahatlerim sırasında çeşitli ülkelerden çok sayıda insanla tanıştım ve birçoğuyla iletişimim halen devam ediyor.

Gezmenin beyin gelişimine de katkısı olduğu biliniyor.

Beyinle ilgili yapılan çalışmalarda ortaya konmuştur ki beynin en sevdiği şey yeniliktir.

Dolayısıyla kitap okumak ya da yeni bir dil öğrenmek kadar gezmek ve yeni yerler keşfetmek de beyni geliştiriyor.

Çocuklukta başlayan seyahat tutkusu

Çocukluğum ve okul çağlarım Erzurum’un şirin ilçesi Uzundere’de geçti.

Hatta bu yeşil ilçe 2016 yılında İtalya’da yapılan Cittaslow İcra Kurulu Toplantısı’nda  “sakin şehir” unvanı aldı.

İçinden geçen deresiyle ve her yeri kaplayan yeşil örtüsüyle, tipik bir Karadeniz şehrini andırır adeta. Erzurum’un o, insanın içine işleyen ayazını burada pek hissetmezsiniz.

Bu güzel ilçenin meyve ağaçlarıyla dolu, huzur kokan bahçelerinde gezintiye çıkardım çoğu kez.

Gelecekte bir zaman, yeni yerler ve farklı coğrafyalar görebilmenin hayali eşliğinde atardım adımlarımı.

Çocukluk çağında içimde kıpırdanmaya başlayan o gezgin ruh, her bir bahçeyi bugün birer ülkeye dönüştürmüştü artık.

“Gezgin bir yere varmak için değil, keşfetmek için seyahat eder.” demiş Goethe.

Görmediğim yerleri keşfetme tutkusuyla başlayan yolculuğumdaşimdilik 100’den fazla ülkeyi ve 200’den fazla şehri görme fırsatım oldu.

Bundan sonraki yazılarımda gezdiğim gördüğüm yerleri dilimin döndüğü kadar sizlerle paylaşacağım.

Sevgiyle ve sağlıkla kalın! Görüşmek üzere…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.