İstanbul
Ankara
İzmir
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Aksaray
Amasya
Antalya
Ardahan
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bartın
Batman
Bayburt
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Düzce
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkâri
Hatay
Iğdır
Isparta
Kahramanmaraş
Karabük
Karaman
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırıkkale
Kırklareli
Kırşehir
Kilis
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Mardin
Mersin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Osmaniye
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Şırnak
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yalova
Yozgat
Zonguldak
22 Haziran 2025 Paz

Sarıyer’in unutulmayan hikayesi

Sarıyer’in sevilen isimlerinden araştırmacı yazar Hüsnü Yazıcı, geçmişten günümüze yaşadığı mübadele yıllarını ve araştırmalarıyla zenginleştirdiği yazılarını Sarıyer Gazetesi okurlarına ulaştırıyor.

featured
service service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Sarıyerli yazar Hüsnü Yazıcı’nın Sarıyer’in geçmişten bugüne kadar mübadele yıllarına kaynak oluşturacak bilgilerle kaleme aldığı yazı dizisi başlıyor…

SARIYER’İN UNUTULMAYAN HİKAYESİ: BOĞAZI ATLA YÜZEN 15 BİN PEÇENEK TÜRKLERİ

Sarıyer, İstanbul’un gözde ilçelerinden biri olmasının yanı sıra, köklü bir tarihe sahip.  İki denizi birleştiren Boğaz, Marmara ve Karadeniz’i aynı anda görebildiğimiz eşsiz coğrafyasıyla, sadece doğal güzellikleriyle değil, aynı zamanda tarihi olaylara tanıklık etmiş olmasıyla da dikkat çekiyor.

Bizans kaynaklarından öğrendiğimiz üzere, 15 bin kişilik bir Peçenek Türk topluluğu, bir zamanlar Bizans’a paralı askerlik yaparken, Selçukluların ilerlemesini durdurmak üzere yola çıkmış. Ancak Üsküdar’a ulaştıklarında, soydaşlarına karşı savaşmak istemeyerek geri dönmek istemişler. Bizanslıların engellemesi üzerine çaresiz kalan Peçenekler, atlarıyla birlikte boğaza atlayarak yüzer halde Sarıyer Büyükdere’ye ulaşmışlar. Bu sayede, dünyada boğazı denizde atla geçen ilk Türkler olarak tarihe geçmişler.

Bu unutulmaz olayı ve iki denizin birleşmesini aynı anda görülmesi Sarıyer Spor Kulübü önü ve Büyükdere sahili gibi sembolik noktalara bu hikayeyi anlatan bilgilendirme panoları yerleştirilerek, hem yerli hem de yabancı turistlerin bu tarihi olaya tanıklık etmeleri sağlanabilir.

Bu tür tarihi olayları gelecek nesillere aktarmak, ilçemizin zengin mirasını korumak ve gelecek kuşaklara taşımak adına hepimizin görevidir.

***

BELGRAD ORMANLARI: İSTANBUL’UN YEŞİL KALBİ

İstanbul’un Kuzeyindeki Yeşil Cennet

İstanbul’un kuzeyinde yer alan Belgrad Ormanları, 5.300 hektarlık geniş bir alana yayılmış, şehrin hem akciğeri hem de doğal bir mirasıdır. Yıllardır İstanbul halkının dinlenme ve rekreasyon alanı olarak kullanılan orman, tarihi dokusu ve doğal güzellikleriyle ziyaretçilerini büyülemektedir.

Belgrad Ormanları adını, Kanuni Sultan Süleyman’ın Belgrad seferi dönüşünde getirdiği esirlerin buraya yerleştirilmesinden alır. Osmanlı döneminde şehrin su ihtiyacının büyük bir kısmı bu ormandaki bentlerden sağlanmıştır. Kömürcü Bent, Büyük Bent, Topuzlu Bendi gibi tarihi yapılar, hem sulama sisteminin önemli bir parçası olmuş hem de ormanın doğal güzelliklerine ayrı bir hava katmıştır.

Ormanın en dikkat çekici özelliklerinden biri, zengin bitki örtüsüdür. Meşe, kayın, gürgen ve kestane ağaçları, ormana hakim türler arasında yer alır. Ayrıca, çeşitli çalı ve bitki türleri de ormanın biyolojik çeşitliliğini artırır. Belgrad Ormanları, birçok kuş türüne de ev sahipliği yapar.

Belgrad Ormanları, İstanbul halkının hafta sonlarını değerlendirmek için sıkça tercih ettiği bir yerdir. Orman içindeki yürüyüş parkurları, piknik alanları, bisiklet yolları ve spor tesisleri, ziyaretçilere farklı aktiviteler sunar. Özellikle Neşet Suyu çevresi, temiz havası ve doğal güzellikleriyle öne çıkar.

Belgrad Ormanları, uzun yıllardır koruma altında olan bir alandır. Ancak, artan nüfus ve şehirleşme, ormanın doğal yapısını tehdit etmektedir. Bu nedenle, ormanın korunması ve sürdürülebilir kullanımı büyük önem taşımaktadır.

Not:

  • Ormanı temiz tutun, çöp bırakmayın.
  • Ateş yakmayın, sigara izmaritlerini yere atmayın.
  • Bitkilere zarar vermeyin, hayvanları rahatsız etmeyin.
  • Ormanın doğal yapısını korumak için belirlenen yolların dışında dolaşmayın.

Belgrad Ormanları, İstanbul’un en değerli doğal miraslarından biridir. Hem tarihi hem de doğal güzellikleriyle ziyaretçilerine unutulmaz anlar yaşatan bu orman, gelecek nesillere aktarılması gereken bir değerdir.

***

BİR YAŞAMIN İZİNDE, DOĞANIN KALBİNDE: ATATÜRK ARBORETUMU

İstanbul’un yeşilin en yoğun hissedildiği köşelerinden biri olan Bahçeköy, bünyesinde barındırdığı doğal güzelliklerle ziyaretçilerini büyüler. Bu eşsiz coğrafyada yer alan Atatürk Arboretumu ise, hem bilimsel hem de estetik açıdan büyük öneme sahip bir yeşil ada olarak dikkat çeker.

1939 yılında İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi tarafından başlatılan arboretum projesi, uzun yıllar süren çalışmalarla günümüzdeki görkemli haline ulaşmıştır. 1973 yılında 56 hektara yayılan alan, 1980 yılında Atatürk’ün doğumunun yüzüncü yılı anısına Atatürk Arboretumu olarak adlandırılmış ve 343 hektara çıkarılarak önemli bir dönüm noktası yaşamıştır.

Atatürk Arboretumu, dünyanın en büyük arboretumlarından biri olma özelliğini taşır. Burası, adeta canlı bir ağaç ve bitki müzesi gibidir. Dünyanın dört bir yanından getirilen binlerce ağaç türü, bu eşsiz koleksiyona katılmıştır. Her bir ağacın üzerindeki kimlik kartı, ziyaretçilere ağacın türü, geldiği coğrafya ve yaşı hakkında bilgi verir. Arboretum içindeki göletler, yürüyüş parkurları ve çeşitli bitki örtüsü, ziyaretçilere huzurlu ve keyifli bir deneyim sunar.

Arboretum, sadece görsel bir şölen sunmakla kalmaz, aynı zamanda bilimsel araştırmalara da ev sahipliği yapar. İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi ile olan işbirliği sayesinde, arboretumda birçok önemli bilimsel çalışma yürütülmektedir. Özellikle bitki ıslahı, genetik çeşitlilik ve iklim değişikliğinin etkileri gibi konularda yapılan araştırmalar, bilim dünyasına önemli katkılar sağlamaktadır.

Atatürk Arberetumu, Orta Avrupa, Akdeniz ve Güney Avrupa, Karadeniz ve kısmen Kafkas olmak üzere üç farklı floraya ait 450’den fazla ağaç türünü bünyesinde barındırır. Bu zengin biyolojik çeşitlilik, arberetumun bilimsel önemini daha da artırmaktadır.

Not: Ulaşım ve Ziyaret Bilgileri

Atatürk Arboretumu, İstanbul’a ulaşımın oldukça kolay olduğu bir konumdadır. Taksim’e 20, Boğaz sahiline 6  kilometre uzaklıkta bulunan arboretum, toplu taşıma araçları veya özel araçlarla rahatlıkla ulaşılabilir. Arboretum, yılın her mevsimi ziyaret edilebilecek bir yerdir. Ancak bahar ve sonbahar ayları, doğanın en güzel renklerini sunduğu için ziyaret için en uygun zamanlardır.

***

BİR HATIRA YOLCULUĞU

Mayıs 2008’de, Lozan Mübadilleri Vakfı’nın düzenlediği bir geziyle tarihin derinliklerine doğru unutulmaz bir yolculuğa çıktık. Bahçeköy’den yola çıkan otobüsümüz, gece yarısı karanlığında ilerlerken heyecanımız giderek artıyordu. Sabahın ilk ışıklarında Ipsala sınır kapısını geçerek Yunanistan’ın Batı Trakya bölgesine ulaştık.

Tarihin İzinde Bir Yolculuk

Meriç ve Karasu nehirleri arasında kalan bu topraklar, yüzyıllardır Türklerin yaşadığı köklü bir geçmişe sahip. Gümülcine ve İskeçe gibi şehirlerdeki yoğun Türk nüfus, bizi derinden etkiledi. Dedeagac üzerinden Gümülcine’ye ulaştık ve ardından Rodop Dağları’nın eteklerindeki Türk köylerini geçerek İskeçe’ye vardık. Drama’da yöresel lezzetleri tadıp, Seres’te tarihi kaleyi ziyaret ettik.

Atalarımızın Topraklarında

Selanik’e doğru yol alırken, Langada ve Vodina gibi kasabalarda durarak atalarımızın izini sürdük. Vardar Ovası’nın bereketli topraklarında, mübadele sırasında Anadolu’dan getirilen Rumların yerleştirildiği köyleri gezdik. Özellikle Karacaova’daki ziyaretlerimiz, unutulmaz anılar biriktirmemize vesile oldu.  Kuzuşene’de düzenlenen gece, bizleri bir araya getirerek kardeşlik bağlarımızı güçlendirdi.

Geçmişle Geleceğin Buluşması

Vodina’da şelaleyi ziyaret edip, yöresel ürünler satın aldık. Gezdiğimiz köylerde, insanların sıcakkanlılığı ve misafirperverliği bizi çok etkiledi. Sieste saatlerinde sessizleşen sokaklar, akşamları yeniden canlanıyordu. Ancak atalarımızın evlerini bulabilmek mümkün değildi. Zamanın acımasızlığı, her şeyi değiştirmişti.

Selanik’te Anılar Canlandı

Selanik’te Beyaz Kule, sahil ve Atatürk’ün evini ziyaret ederek, mübadelenin zorlu süreçlerini bir kez daha hatırladık. Kavalya’da yola koyulmadan önce, deniz ürünleriyle donatılmış lezzetli bir akşam yemeği yedik. Gümrükte alışveriş yapıp, Tekirdağ’da mola verdikten sonra yorgun ama mutlu bir şekilde evlerimize döndük.

Bir Miras, Bir Sorumluluk

Karacaova mübadilleri olarak, Sarıyer, Kemerburgaz,  İzmir, Alaçatı, Çanakkale, Biga, Edirne, Kıyık, Bursa, Gürsu, Bilecik, Vezirhan ve Kütahya gibi farklı yerlere yerleştik. Birinci kuşak, sıfırdan başlayarak büyük zorluklar aştı ve ikinci kuşağa daha rahat bir yaşam sundu. Üçüncü kuşak ise geçmişini merak ederek, atalarının izini sürüyor. Bu gezi, bize geçmişimizi hatırlatırken, geleceğe daha sıkı bağlanmamızı sağladı.

Mübadil Kimdir?

Devletler arasında yapılan anlaşmalar sonucu, yaşadığı ülkeden zorunlu olarak başka bir ülkeye yerleştirilen kişidir.

Göç kararında kendi iradeleri olmadığı için diğer gruplardan ayrılırlar.

Özetle:

Mülteci: Zulümden kaçan, uluslararası koruma altındaki kişi.

Sığınmacı: Mülteci olma olasılığı değerlendirilen kişi.

Göçmen: Daha iyi yaşam için gönüllü göç eden kişi.

Mübadil: Devletler arası anlaşma sonucu zorunlu göç eden kişi.

Göçmen Kimdir?

Daha iyi bir yaşam, iş imkanı veya eğitim gibi nedenlerle gönüllü olarak yaşadığı ülkeden başka bir ülkeye veya bölgeye yerleşen kişidir.

Mübadil Kimdir?

Devletler arasında yapılan anlaşmalar sonucu, yaşadığı ülkeden zorunlu olarak başka bir ülkeye yerleştirilen kişidir.

Göç kararında kendi iradeleri olmadığı için diğer gruplardan ayrılırlar.

***

***

YAZICI AİLESİ: MÜBADELENİN İNSAN YÜZÜ

1923 yılında Türkiye ve Yunanistan arasında yapılan nüfus mübadelesi anlaşmasıyla milyonlarca insanın hayatını kökten değiştirdi. Bu zorlu süreçte, evladı fatihan Müslüman Türkler den Yazıcı ailesi de yeni bir hayata başlamak zorunda kaldı. Torun Hüsnü Yazıcı’nın anlatımıyla şekillenen aile hikayesi, mübadelenin bireysel etkilerini gözler önüne sererek, bu büyük insanlık trajedisinin derinliğini ortaya koyuyor.

SELANİK’TEN BAHÇEKÖY’E: KÖKLÜ BİR AİLENİN HİKAYESİ

1700’lü yıllardan itibaren Selanik’in Karacaabad kazası, Gustulüp köyünde yaşayan Yazıcı ailesi, nesiller boyu bölgeye kök salmıştı. Osmanlı devlet arşivlerinde “yazıcı” olarak geçen aile, köylüler arasında saygın bir konuma sahipti. Ailenin soy ağacı, 1831 yılı nüfus defterinde 1700 yıllarına kadar takip edilebiliyor ve bu defterde “Yazıcı” lakaplı Mehmet Efendi’nin Fustan köyünden Ümran Hanım ile evlendiği ve bu evlilikten Hüsnü, Basri ve diğer çocuklarının olduğu belirtiliyor.

Ancak 1923 yılında gerçekleşen mübadele, bu köklü ailenin hayatını sonsuza dek değiştirdi. Aile, zorunlu göçle İstanbul’a geldi ve Bahçeköy’e  1924 yılında köyün kurucu aileleri olarak yerleştirildi. Mübadele öncesinde köyünde saygın bir konumu olan Yazıcı Hüsnü Efendi, yeni yuvasında da topluma faydalı olmak için çabaladı. Köye gelen misafirleri ağırladı, köyün sorunlarıyla ilgilendi ve çevresinde sevilen bir kişi oldu.

Kayıplar ve Yeni Başlangıçlar

Mübadele, Yazıcı ailesi için büyük kayıplar anlamına geliyordu. Selanik’teki evleri, toprakları ve sevdikleri geride kalmıştı. Bahçeköy’e geldiklerinde kendilerine verilen ev ve tarla, eski yaşamlarına göre oldukça yetersizdi. Üstelik, yaşadıkları ev kısa süre sonra bir yangında kül oldu. Ancak aile, bu zorluklara rağmen yılmadı ve yeni bir hayat kurmak için çabaladı.

Ailenin büyük oğlu Hüsnü, Trablusgarp’ta askerlik yaptığı sırada yaşadığı bir olay, ailenin hayatında önemli bir dönüm noktası oldu. Askerliğe giderken kayınpederine emanet ettiği altınları, dönüşünde bulamadı. Bu olay, ailenin yaşadığı zorlukların yanı sıra, o dönemki insanların güven duygusunun ne kadar zedelendiğini de gösteriyordu.

Bahçeköy’de Yeni Bir Hayat

Yazıcı ailesi, Bahçeköy’de yeni bir hayata başlarken, hem geçmişe özlem duyuyor hem de geleceğe umutla bakıyordu. Ailenin erkek bireyleri, tarım, ticaret ve hayvancılıkla uğraşarak geçimlerini sağlamaya çalıştı.

Hüsnü Efendi, Bahçeköy’de de saygın bir konuma geldi. Komşularına yardım eden, sorunlarını dinleyen ve çözüm bulan bir kişi olarak tanındı. Aynı zamanda, köyün sosyal ve kültürel hayatına da önemli katkılar sağladı.

Mücadelenin İnsan Yüzü

Yazıcı ailesinin hikayesi, mübadelenin sadece bir istatistik değil, aynı zamanda bireylerin yaşadığı acı dolu bir deneyim olduğunu göstermektedir. Ailenin yaşadığı kayıplar, özlemler ve yeni bir hayata adapte olma mücadelesi, mübadelenin insan yüzünü ortaya koymaktadır. Aynı zamanda, ailenin dayanışması, birbirine destek olması ve yeni bir hayata tutunma çabası, insan ruhunun gücünü de gözler önüne sermektedir.

Miras ve Gelecek

Yazıcı ailesi, yaşadıkları zorluklara rağmen gelecek nesillere güçlü bir miras bıraktı. Çalışkanlık, dayanışma, yardımseverlik gibi değerler, ailenin temel taşlarını oluşturdu. Ailenin çocukları, farklı mesleklerde çalışarak toplum hayatına katıldı ve aile adını daha da ileriye taşıdı.

***

HÜSNÜ YAZICI KİMDİR?

1964 Sarıyer Bahçeköy doğumlu, ilkokulu Bahçeköy’de, orta ve liseyi Sarıyer’de okudu. Ticaret hayatına Bahçeköy’de zahireci ve odun mütahiti olarak başladı. Askerlik dönüşü, 1987 yılında Sarıyer’de marketçilik yapmaya başladı. O zamanki şartlarda değişik promosyonlarla İstanbul’da ses getirdi. Askerliğini İzmir Poligon’da 84/2 Talim Öğretmeni ve Yazıcı olarak yaptı. Bahçeköy Spor Kulübü Başkanlığı döneminde, kulüp binası ve lokali kazandırdı. Sarıyer Spor Kulübü’nde birinci lige çıkan takımda şampiyonluk gören yöneticilerden ve kulüpte haysiyet divan kurulu üyesidir. İki dönem Belediye Meclis Üyeliği, Sarıyer Lozan Mübadiller Derneği Kurucu Üyeliği ve çeşitli sosyal derneklerde üyeliği vardır. Babası hayrına, Bahçeköy Cami Şadırvanı’nı 1994 yılında yapmıştır. “Dünden Bugüne Sarıyer’in Bahçeköy’ü”, “Karacaova ve Göstelup Köyü ve Karacaova/Karacaabad 1831 yılı nüfus defteri”, “Selanik Karacaova Bölgesi Mübadelede Köylerinden Gelen Aileler” adlı yazdığı baskılı 4 kitabı, 5 kitabı da dijital e-kitap ile toplamda 9 kitabı bulunmakta.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. Hüsnü Yazıcı, yazılarınızı okuyorum

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.