Emirgan’ı 40 yıldır yaşayarak yazan ve okurlarına adeta semtin ruhunu dolu dolu yaşatan yazar Cafer Hergünsel’in konuğu oldum. Emirgan’ı Sevenler Derneği’nde gerçekleştirdiğimiz röportajda edebiyata ve Emirgan’a dair oldukça keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Sokaklarındaki çiçeklerinden tutun da coşkuyla kutlanan bayramlarına kadar hepsinde büyük emekleri olan, Emirgan semtiyle de adı özdeşleşen yazar Hergünsel; “Ben isterim ki her semtin yazarı olsun. Birçok ünlü yazar her semti yazdı, fakat bir semti yazabilmek için en az kırk sene orada bulunacaksın. Kalkınma semtlerde başlar ve biz semt olarak harikayız. Konu önemlidir bir yazar için ama güzel anlatamazsan var ya konu boşa gider! Benim kitaplarımı sıcak buluyorlar” dedi.
Cafer Hergünsel bir yazar olarak kendisini bize nasıl anlatır?
1956 yılında Düzce’de doğdum. İlkokul, ortaokul ve liseyi Hendek’te bitirdim. Yüksek öğrenimi Ortaköy Eğitim Enstitüsü Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bilim Dalı’nda yaptım. Yıllarca ilkokul öğretmenliğinin yanı sıra üniversitelerde eğitmenlik de yaptım.
Ve kitaplarınız var çok sayıda…
Evet, ilk kitabım “Kalfa”, ardından “Yaşam Sürgünlerini Verirken”, “Ara Beni Sesini Duyayım”, “Sarı Zarf”, “1940’larda Yükselen Nazizmin Türk Edebiyatı’na Etkisi”, “Geçmişten Geleceğe Esintilerle Emirgan”, “Kadriye”, “Benim Güzel İnsanlarım” ve en son olarak da “Yıldız Sineması Destanı” … Çok sevilip 4. baskılarını yapan kitaplarım da oldu. 10 tane kitabım piyasada var ve bu çok güzel bir şey…
Doğan Hızlan’ın da dediği gibi “Burgazada’nın Sait Faik’i varsa Emirgan’ın da Cafer Hergünsel’i var.” Peki, bir yazar olarak bir semtle özdeşleşmek sizin için nasıl bir duygu?
Emirgan’la ilgili özel yayın yaptığı Karalama Defteri programında onu şöyle dedi Doğan abi; “Artık Cafer Hergünsel ile Emirgan Sait Faik’in Burgazadası gibi yazarı olan semtler arasına girmiştir. Artık Emirgan’ın da bir yazarı var.” Bu çok güzeldi. Emirganlılar da çok sevdi bu cümleyi. Ben isterim ki her semtin yazarı olsun. Birçok ünlü yazar her semti yazdı fakat bir semti yazabilmek için en az 40 sene orada bulunacaksın. Ben 40 seneden bu yana Emirgan’dayım. Bana dediler ki bugünün Emirgan’ını yaz. Geçmişten bugüne kadar araştırdıkça da kitaplarıma konu olabilecek ve yazdığım çok enteresan tipler çıktı. Sarıyer Belediyesi ile Sarıyer İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü el ele verdi. Kitaplarım İstanbul’da bütün okullarda konferanslarda konuşuldu. Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç de her zaman çok destek verdi. Biz şölen içerisindeyiz burada, Emirgan için sanatın merkezi burası diyebiliriz.
40 yıldır Emirgan’da yaşıyorsunuz, yazdıklarınızla da okurlara Emirgan’ı yaşatıyorsunuz. Bu size ne hissettiriyor?
Vallahi çok güzel oldu, emek veriyorum ve tadını da yaşıyoruz bunun. Geçenlerde bir imza günü yaptık inanın bir hafta sürdü. İstanbul’un her yanından gelenler, Almanya’dan gelenler ilgi çok büyük oldu. Kitaplarımı sıcak buluyorlar. Bir de tabi büyük yayınlarda da yayınlanması çok önemlidir…
Her bir kitabınızın her bir sayfasında Emirgan var, Emirgan kokusu var…
Evet, Emirgan var ama bir de Hendek var. Hendek ve Emirgan kardeş oldu. Oraya da söyleşiye gidiyorum. Kendimizi methetmek gibi de olmasın da bunları söylemeyince gerçek ortaya çıkmıyor. “Emirgan’ın Cafer Hergünsel’i” diye çok güzel bir program yaptılar. “Siz nerede yetiştiniz” dediklerinde ben de Hendek’i anlatmaya başladım. Hendek’te de çok güzel bir okuyucu kitlem var. Mesela orada eskiden 2 metre gibi çok kar yağardı. Bütün Hendekliler oradan geçerken yolda kalan yolcuları alırlar evlerine götürürler. Büyük bir konukseverlikle misafir ederler. İnsanları çok müthiştir hala da öyledirler. Emirgan’ı renklendirdiğimiz çiçekleri de Hendek’teki dostlarımızla diktik.
Yazma serüveninizde sizce dönüm noktası ne oldu?
Ben Atilla İlhan’ı çok severim. Benim de çok iyi arkadaşımdı. Söyleşilerine giderdim. O beni çok destekledi. “Devamlı oku” dedi ve beni o konuda çok yetiştirdi. “Vaktim olmuyor” dedim, o da bana “Evladım yazarlık nedir, buza yazılan su gibidir. Sen çalış hiç olmazsa biri çıkar da Allah razı olsun der. Bahçe yaparsın okul yaparsın bir yeri kurtarırsın” demişti… Zaten bir müddet sonra başından geçenleri yazıyorsun. Mesela Poligon’da ve Tekke Meydanı’nda araziler kurtarıp yazdık. Sanki arazi kurtarma müdürüyüz! Vatandaş diyor “Aman Cafer hoca yetiş!”, “Emirgan’ı Sevenler Derneği yetiş!” Dernekteki arkadaşlarımız da müthişler hepsi gittikleri yerde seviliyorlar. Herkesin anılarının geçtiği şahane bir hikaye olmuştu mesela “Yıldız Sineması Destanı” dedik. Orayı kurtarmak için de çok büyük mücadele verdik. İnsanın psikolojisi bozuluyor. Ama her konuda olduğu gibi Emirgan’ı Sevenler Derneği’nde de kadınlar başrolde ben size söyleyeyim. Semtlerine sahip çıkıyorlar. Kalkınma semtlerde başlıyor.
Emirgan’ı, sokağı ve insanları yazıyorsunuz. Hikayelerinizi yazarken ilham kaynağınız genelde ne oluyor?
Konu önemlidir bir yazar için. Konu önemli ama konuyu güzel anlatamazsan var ya konu boşa gider! O ayrı bir eğitim işidir. O zaman yazarlık giriyor işin içerisine, estetik ve sanat giriyor. O daha yorucu ben size söyleyeyim. Onun için de yazar kültürü olacak. Geçmişi iyi bilecek. Her türlü sinemayı izleyecek. Bilinç akımı tekniğini ve yazarlıkta faydalanacağı birçok yazım tekniklerini bilecek.
Kitaplarınızdan bahsettik, yeni kitaplar da var mı yolda?
Artık yeter bir tatil yapalım… (gülüyor)
Pandemi günleri sizi nasıl etkiledi?
Aslında benim için verimli geçti. Hemen hemen tüm yazarlar için de verimli geçmiştir diye düşünüyorum. Daha çok okuduk. Mesela Emirgan’ı Sevenler Derneği’nin olduğu bu sokağın hikayesini yazacağım. Burada yetim köpekler var. Onlara biz bakıyoruz. Hiç boş durmuyoruz, devamlı faaliyetteyiz biz burada.
Emirgan’ı Sevenler Derneği’nin başkanısınız. Emirgan’ı Sevenler Derneği’nin faaliyetleri nelerdir?
Televizyon kanalları geliyor buraya ama ben her kanala da çıkmam bilirsiniz. Öyle bir huyum vardır. Türkiye hatta dünya çapında izleyenler var bizi. Bir yönetim kurulumuz var ve evet ben başkanım. Ama başkanım demeyi de sevmem. Son günlerde mesela çiçeklendirme hamlesi başlattık. Mor salkımlar diktik. Bir ihtiyaç sahibi aileye yıllarca baktık. Semt olarak harikayız…
Ne güzel, Emirgan’ı gerçekten sevenler de diyebiliriz o zaman…
Evet, Mevlana gibi “Ne olursan ol gel” dedik. İyi insan olacak, kibar olacak, konuşma adabını bilecek, Atatürkçü olacak. Emirgan’da en güzel bandoları getiriyor, tüm sokakları dolaştırıyor ve en güzel bayramları yapıyoruz. Ben derneğe katkı sağlayacakları yönetimle de sınırlamıyorum. Herkes yönetim ve herkes başkandır. Benim sloganım o… Son zamanlarda çok fazla kişi üye olmaya başladı. Karınca kararınca yardım ediyorlar sağ olsunlar. Emirgan İlkokulu’ndan gelen bir maya da var. Öğretmen arkadaşlarım da derneğe üyeler. Emirgan’ın güzel tarafı bizim genç hatta çocuk kadromuz bile var.
Türkiye’de kitap okuma alışkanlığı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ben mesela isterim ki Tomris Uyar, Sabahattin Ali, Sait Faik Abasıyanık, Memduh Şevket Esendal’ı okusunlar. Okuma sevgisini arttıracak bir yol var. Onu da kitaplarımda başardığımı düşünüyorum. Burada özellikle edebiyat öğretmenlerine çok büyük iş düşüyor. Bazı ilkokul öğretmenleri var o kadar şahane ki… Öğretmeninin de okuması gerekiyor. Bu maddiyatla da ilgili değil, bu biraz da gönül işidir. Ben şahsen bu konuda öğretmen arkadaşlarıma güveniyorum.
Sarıyer Gazetesi okurlarına bir mesajınız var mı?
Arazi kurtarma konularında çevre haberlerine duyarlılıklarından dolayı ilk önce Sarıyer Gazetesi’ne başvururuz. Burada büyük katkıları oldu benim için o çok önemlidir. Açık konuşayım kim Emirgan’a yardım ediyorsa ben de onları seviyorum ve tabi Sarıyer basınını da seviyorum.
İlkokuldan öğrencisiyimdir temize gecirirdim yazılarını