İlkim Karaca: “Cem Karaca ile evliliğimiz şiir gibiydi”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Usta sanatçı Cem Karaca’nın son eşi İlkim Karaca ile Baltalimanı’ndaki Japon Bahçesi’nde çok keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Evliliği süresince yüreğinde biriktirdiği sevgi dolu anıları yad eden ve geçmişten bugüne duygu yüklü açıklamalarda bulunan İlkim Karaca, “Sanat insanı iyileştiriyor. Çünkü bence sanat insana verilmiş en büyük armağandır. Cem Karaca’yla biz gerçek bir çifttik. Her an muhteşem güzellikte ve şiir gibiydi” diye konuştu.

Cem Karaca’nın vefatının 15. yılı… Evlilik yıllarınız nasıl geçmişti?

Cem Karaca’nın son 7 yılını birlikte geçirdik. Evlilik yıllarımız her anını birlikte geçirdiğimiz muhteşem güzellikte ve şiir gibi anlardı. Şarkı, düşünce, sevgi ve aşk doluydu. Kitaplar dolusu söylenecek söz var doğrusu…

Keşke kelimesine hiç yer bırakmadınız diyebiliriz yani…

Evet, biz gerçek bir çifttik. Bu çok önemlidir. Birbirine sadık, çok seven, çok saygı duyan, birbirini ve çok beğenen bir çifttik. Bence insanların birbirini olduğu gibi beğenmesi çok önemli. Biz Cem’le birbirimizi olduğu gibi yaşadık ve birbirimizi severek zaman geçirdik.

Peki, kaybettikten sonra…

Cem’den sonra hayatımda yeri asla doldurulamaz çok büyük bir boşluk oldu…

Hayatı film olursa Fırat Tanış oynasa demiştiniz. Henüz bir film yapılmadı değil mi?

Evet, henüz karar verilmedi. Birçok yapım şirketi benimle görüşerek fikrini sordu. “En iyi kim oynar” dediklerinde ise aklıma ilk gelen Fırat Tanış oldu. Çünkü kendisi tiyatro sanatçısı ve müzisyendir. Cem Karaca anması yaptığımız bir gecede gitarıyla iki şarkısını söylemişti. Bu beni gerçekten çok mutlu etmişti. Kişilik olarak da muhteşem bir insandır. Şapkayla düşünürsek de sanki Cem’e benziyor.

Ustaya saygı konserleri oluyor. O programlarda yaşadığınız duygulu anları nasıl tarif edersiniz?

Ustalara saygıyı her zaman çok anlamlı buluyorum. Ben de hayatta olan sanatçılara saygı olarak konser programları düzenleyip sundum. Benim için bu konserler çok önemliydi.

Sizi kısaca tanıyalım, neler yapıyorsunuz?

İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Musikisi Devlet Konservatuarı Temel Bilimler’den mezunum. Cem Radyo’da ve Radyo Cumhuriyet’te programlar hazırlayıp sundum. Kendi bestelerimi ve sevdiğim repertuarları söylediğim konserler oldu. Cem’le birlikte dünyanın birçok ülkesinde oldum. O konser verdi ve ben hep yanındayım. Son yıllarda menajeri de olmak durumunda kalmıştım. Onunla birlikte birçok ülke gördüm ama seyahat etmeyi sevmiyorum. İstanbul’da doğduğum, büyüdüğüm ve yaşadığım için sadece İstanbul’da konser verdim. Böyle anılan bir sanatçı olmak istiyorum. Reşitpaşa’daki Karacapaşa İlköğretim Okulu, Büyükdere’deki Mehmet İpgin İlköğretim Okuluve Baltalimanı’ndaki Hacı Mehmet Şalgamcı İlkokulu’nda müzik öğretmenliği yaptım. Bunun yanı sıra birçok derse de girerek faydalı olmaya gayret ettim. Ben Ruhi Su’nun talebelerindenim. Konservatuarda ses eğitmeni hocamdı. Sonra korosunda türküler de söyledim. Birçok sanatçı arkadaşımın korolarında hem sunucu hem solist olarak yer aldım. “Türkülü Ninniler” ve “İstanbul’un Martıları” adındaalbümler hazırladım. Şiir besteleyen bir insan olarak sevdiğim şairlerin şiirlerini besteliyorum. Kendi şiirlerimi de besteledim. Şiirin ve şarkıların barışı ifade ettiğine inanıyorum.

Sizce şimdilerde sanat dünyasında Cem Karaca gibi utsa isimler yetişiyor mu?

Bence yetişiyor ve bunu görüyorum. Herkes kendi çağını yaşar ve dolayısıyla kendi çağından etkilenir. Genç sanatçılarda çok beğenerek dinlediklerim var. Mesela Hayko Cepkin gibi düşündüğünü söz ve müziğe dökerek sahnenin kutsallığını bilen sanatçılar var. Ancak ben yine de benim çağımda beni etkileyen ve ilham veren sanatçıları dinlemeye devam ediyorum.

Usta bir sanatçının eşi olmak ve şimdi yalnız olarak hayatınıza devam etmek… Bu duyguları harmanladığınızda şu anda ortaya ne çıkıyor?

Sanat insanı iyileştiriyor. Çünkü bence sanat insana verilmiş en büyük armağandır. Kitap okumayı sevmek insana bütün yalnızlığını unutturuyor. Bir şiir okuyup onun içindeki melodiyi hissetmişsem ve şarkıya dönüştürmüşsem kendimi dünyanın en mutlu insanı olarak hissediyorum. Beğendiğim sanatçıların konserlerini izlemeye gayret ediyorum. Kendi konserimi İstanbul dışında vermiyorum ama sevdiğim sanatçıları dinlemek için yurt dışına bile gidiyorum.

Cem Karaca’nın en sevdiğiniz şarkısı hangisidir? Biri vardır ki çok özeldir sizin için…

Elbette beğendiğim çok şarkısı var. Ama Şeyh Bedrettin Destanı’nı severim. Sözleri Nazım Hikmet ve bestesi Cem Karaca’ya aitti.

Gelecek projeleriniz içerisinde neler var?

YouTube kanalımda bestelerimden ve kitaplarımdan bahsetmek istiyorum. Orada röportaj ve fotoğraflarıma da yer vereceğim. Zaman zaman sevdiğim mekanlarda önemsediğim konserlerim oluyor. Her konserimin ikinci bir tekrarı olmuyor. Bütün konserlerimin tanıtımından repertuvarına ve sanatçıların saz seçimine kadar kendim hazırlıyorum.

Cem Karaca hem mükemmel bir eş hem de bir sanatçı olarak size neler öğretti?

Hoşgörülü olmayı öğretti. Herkese saygı duymasan da saygı göstermeyi öğretti. Nezaketsizlik son derece yoğun olarak yaşanıyor. Ülkemizin her yerinde nazik insanlar var ama nezaketsiz insan da en yazık ki çok fazla. Kimse kimseyi beğenmek zorunda değil ama herkes için “şiddete hayır” diyoruz. Bir canlıya da bir eşyaya da şiddet uygulayamazsınız. O sandalyeye ertesi gün yine oturacaksanız ve geldiğinizde temiz bulmanız gerekir. Okul öncesi eğitim ve ilk okuldaki öğretimin çok önemli olduğuna inanıyorum.

Cem Karaca’yı her yıl nasıl anarsınız, belli bir ritüeliniz var mıdır?

Bütün sanatçıların olduğu gibi Cem Karaca’nın da doğum ve ölüm yıldönümlerinde anmalar yapıyorlar. Beni de bu anma programlarına davet ediyorlar. Ama hepsine katılabilmem tabi mümkün değil. Bazen onun bir şarkısını söylememi istiyorlar. Çünkü birçok kıymetli sanatçı geliyor ama eşinin söylemesi de (müzisyen olduğum için) onlara farklı bir hatıra oluyor. Bir sosyal sorumluluk projesi kapsamında “İmza Karın” diye bir kitap yayınlandı. Orada eşlerimize mektuplar yazdık. Ben de Cem Karaca’ya mektup yazmıştım. “Ey çocuk” diye başlamıştım mektubuma… Onun istediği gibi bir mezar yaptırabildim ve baş ucunda da salkım söğüt ağacı var…

Genç müzisyen yeteneklere tavsiyeleriniz nedir?

Bence kitap okumak çok önemli. İnsan yaşamda ne istediğini ve istemediğini hatta yeteneklerinin ne olup olmadığını o zaman keşfedebiliyor. Yani bir başkasıyla kendisini kıyaslayarak değil de kendi içine dönerek kendisini doğru ifade etmeyi öğrenmesi gerekir. Söyleyecek sözün varsa sahneye çıkabilirsin. Bir duruşu olması, hayata niçin geldiğini sorgulaması ve ülkesine karşı sorumluluğunu bilmesi gerekir. Elimizden geldiğince barış sever ve üretim yapan insanlar olmalıyız. Yeteneğinin ne olduğu da ancak deneyerek bulunabilir.

Siz de Baltalimanı’nda yaşayan bir Sarıyerli olarak gazetemiz aracılığıyla okuyucularımıza bir mesajınız var mı?

Sarıyer İstanbul’un çok özel ve eşsiz güzellikte bir yeridir. Emirgan’daki Lale Bahçesi’nden tutun da Baltalimanı’ndaki Japon Bahçesi’ne kadar çok sayıda cennet noktaları var. Bu güzellikleri geleceğe taşıyabilmek için çevremizi kirletmemeliyiz. Martılara bol bol simit atalım ve baharda Sarıyer’e gelip eşsiz güzellikteki çiçekleri seyredelim…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.