1991 yılında ilk albümü “Derman Sendedir” ile müzik piyasasına güçlü bir giriş yapan, severek dinlediğimiz türkülerin duygu yüklü sesi Songül Karlı, Sarıyer Gazetesi’nin sorularını yanıtladı. Türk Halk Müziği Sanatçısı ve ekranların sevilen televizyon programcısı Karlı; “Müzik, yaşantımın bir parçasıdır. Hayatımda türküler hep var olmuştur. Türkülerimizin her biri duygu yüklüdür ve yorumlarken beni başka diyarlara götürür” dedi.
Nasılsınız?
Teşekkür ederim Rukiye Hanım iyiyim, sizler nasılsınız?
Çok teşekkürler. Şu sıralar neler yapıyorsunuz? Yakın zamanda sevenlerinize sürpriz projeleriniz var mı?
Öncelikle bizleri Sarıyerli müzikseverlerle buluşturduğunuz için çok mutluyum. Bizim hayatımız müzik üzerine kurulu olduğu için konserlerimiz, katıldığımız diğer etkinliklerle beraber, seslendireceğimiz türkü ve ezgi arayış çalışmalarımız devam etmekte. Yeni çalışma derken müzik ve yorumlama adına çalışmalar her zaman sürüyor. Televizyon çalışması derseniz projelerin tam olarak bana uygun bir proje olduğunu düşünmediğim için beklemeyi tercih ediyorum!
2004 yılından bu yana müzik yaşamınıza neden ara verdiniz? Türkülerle bu ayrılığınız son bulacak mı?
Müzik, yaşantımın bir parçasıdır. Dolayısıyla uzak kaldığım doğru bir tespit değildir. Yalnızca siz de takdir edersiniz ki artık albüm yapmakta firmalar hem maliyet bakımından hem de firmaya getirisi bakımından sıkıntılı. O nedenle biz de tüm sanatçı (yorumcu) arkadaşlar gibi single çalışması yapıyorum. Bunlara örnek “Dallarımı Kırdılar”, “Ellik” geldi. Hiçbir zaman türkülerden ayrılmadım. Ama televizyon programı yoğun olduğu zamanlar biraz daha “az ilgili olmuş” olarak insanlara görünmüş olabilir. Bizim hayatımızda hep türküler var olmuştur. Evde, yolda, sohbetlerde, söyleyeceğim hayatımın her anında…
Seslendirdiğiniz türkülerden sizi en çok etkileyen hangisidir? Neden?
Aşık Beyhani’nin derlediği, çok severek seslendirdiğim ve üstatlarımızdan da severek dinlediğim bir türküsü; “Benim Gibi”. Çünkü bana vefakar insanların iç dünyasında kopan fırtınaları anlattığını düşünüyorum.
Okuduğunuz türkülere duyguyu nasıl veriyorsunuz?
Bence okuduğunuz bir türküye duygu veremezsiniz. Yalnızca o türküyü okumaya başlayınca türkü sizi ele geçirir ve onun dili olursunuz. Duyguya sizi alıp götürür. Zaten türkülerimizin her biri duygu yüklüdür ve yorumlarken başka diyarlara götürür.
Aşka inanır mısınız? Aşkı nasıl tarif ediyorsunuz?
Bakın bu önemli bir soru, her insan gibi aşk; insanın ayağının yerden kesilmesi, mantığını ikinci plana atması ve aşık olduğu kişinin yörüngesine girmesidir.
Sunuculuk ve oyunculuk da yapıyorsunuz. Bu alanlarda hedefleriniz var mı?
Oyunculukta pek iddialı değilim ama bir projeye konuk olarak davet edilirsem elimden geleni de yaparım. Program sunuculuğuna gelince inandığım bir proje olursa tabi ki yaparım.
Kendinizi nasıl tarif edersiniz? Sevdiğiniz ve sevmediğiniz yönleriniz neler?
Bizim oralarda bir söz vardır, “sizi çevreniz tarif etsin.” Bana gelince; titiz, dışarı hayatını pek sevmeyen, işi olmadıkça dışarıya çıkmayı sevmeyen, evinde kendi haline daha mutlu… Dostlarım ve arkadaşlarım genelde benim evimde toplanmasını isteyen ve çalışmalarımı evimde sürdüren tipik Anadolu insanıyım.
Günümüzde sizce türküler hak ettiği değeri görüyor mu yoksa git gide ilgi azalıyor mu?
Türkülerimize ilgi tabi ki gereklidir. Yorumlama biçimleri ne kadar değişse de yine temel kalıplar kullanılıyor ve çeşitli müzik yorumları şeklinde varlığını devam ettiriyor. Yani ilgiyi görüyor. Ama eğer sorduğunuz türkülerin genel yorumuyla ilgili ise genel yoruma olan ilginin azaldığını ben de herkes gibi gözlemliyorum.
Peki, Sarıyer deyince aklınıza neler gelir?
Sarıyer deyince İstanbul’un deniz kenarında ve ormanla bütünleşen nezih bir ilçesi, insanlarının samimi ve içten bir şekilde aynı havayı teneffüs ederek yaşanılan, İstanbul’un en güzel semtlerinden biri aklıma geliyor ve ben ülkemin her köşesindeki insanlarını sevdiğim gibi Sarıyer’in insanlarını da çok seviyorum. Geçmiş zamanda da Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç’in daveti üzerine Sarıyer Belediyesi’nin düzenlediği bir Ramazan etkinliğinde Sarıyer’de yaşayan o nezih insanlarla aynı coşkuyu ve havayı teneffüs etmiştim.