Ebru Gökçeler

Sadece Derya

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Adı Derya, derya deniz bir kadın… Uzun zamandır instagramda takip ettiğim bir hatun. Milyonlarca takipçisi var, hem de öyle satın alınmış, hayalet takipçiler değil. Kanlı canlı, her daim aktif, kendisine inanan güvenen, karşılıklı saygı ve sevgiyle, bir aile gibi sımsıkı kendisine bağlı kadınlar. Kadınlar diyorum sebebi takipçilerinin yüzde doksanı hemcinsleri.

Minnoşlar diyor takipçilerine ama bilseniz hepsinden minnoş olan o. Minnoş dediysem öyle çıtkırıldım falan sanmayın onu. Yeri gelince hakkını çatır çatır savunan, kimseye pabuç bırakmayan, hadsize itinayla haddini bildiren bir kadın o. Ama bunları yaparken bile gözlerindeki o küçük kız çocuğu naifliğini görebiliyorsunuz. Derya’yı niye mi anlatıyorum size. Derya öyle alışık olduğumuz fenomenlerden değil çünkü…

Derya’yı takip etmemin bir sürü sebebi var. Sanırım birinci neden samimiyeti. Olduğu gibi, şekil yapma derdinde olmayan, mizah yönü güçlü bir kadın. Onu izlerken genelde yüzümde hep bir tebessüm oluşuyor. Eminim diğer tüm kadın takipçilerinin de öyle. İkincisi takipçilerinin hayatını kolaylaştıran bir fenomen o. Sabah kalkıp bugün ne pişirsem diye kara kara düşünme derdiniz yok Derya’nın takipçisiyseniz. Derya minnoşlarına alternatifler sunuyor, gün içinde. Hangi ürün daha ucuz hangisi işe yarar Derya’ya sor geç. Temizlik dedin mi o işin profesörü zaten. Eminim temizlik yapmaktan haz etmeyen birçok kadın Derya’yla temizliği sevdi. Düzenin ağa babası o. Evde düzen tertip dedin mi bir dakikalık saygı duruşunu hak ediyor.

Aslan parçası iki erkek evlat annesi. O üç velet annesiyim diyor kendine. Üçüncü mü kim? Namı değer bit Mocha. Derya’nın köpeği, cazgır ama bir o kadar minnoş o da. Ömer, küçük oğlu, iştahına düşkünlüğüyle, yemeklere kafa göz dalmasıyla meşhur. Derya’nın minnoşları Ömer’i  evlerinin küçük oğlu gibi seviyor. Çağrı büyük oğlu, sanırsın İngiliz kraliyet soyundan. Ömer’in aksine balığı bile çatal bıçakla yiyenler cinsinden. Çağrı, sporcu bir genç ve Atatürk’ün dediği gibi zeki çevik ve eminim ki ahlaklı bir genç. İleride çok başarılı bir futbolcu olma yolunda. Ömer ne kadar annesinin paylaşımlarında olmaktan keyif alıyorsa, Çağrı o kadar mesafeli bu duruma. Bana sorarsanız ben Çağrı’cıyım galiba. Ömer’le Çağrı’nın tek ortak noktaları Derya gibi bir annenin evlatları olmaları.

Derya içindeki sevgisi bedenine sığmayan kadınlardan. Sığdıramadığı sevgisini paylaşmayı da seviyor. Depremde ailesini kaybetmiş dünya güzeli bir kız çocuğunu sarmalamış bir kadın. Maddi manevi her şekilde Hilal’in yanında. Onun da hayatını kolaylaştırmak için var gücüyle uğraşıyor. Üstelik bunu yaparken de kimselerin gözüne sokmadan itinayla yapıyor.

Sosyal medyadan elde ettiği kazancı, kuruşuna kadar ihtiyaç sahiplerine kullanıyor. Belki de bu yüzden kazanç sağlarken helalinden olsun diye denemediği, memnun kalmadığı hiçbir ürünü minnoşlarına tavsiye etmiyor. Derya hayat standardı yüksek olmasına rağmen, hayatı normal şartlarda abartmadan gösterişsiz şekilde yaşamayı tercih eden bir kadın.

Okuyucularım hatırlar “Bazı kadınlar” başlıklı bir köşe yazım olmuştu. Bazı kadınlar vardır, hani enerjisiyle etrafını aydınlatan, bir gülüşüyle yıldızları kaydıran, takıp takıştırmayı seven, yağmurda ıslanmaktan korkmayan, haddini aşana haddini bildiren, küçücük bedenlerine kocaman sevgiler sığdıran kadınlar diye devam eden.

İşte o kadınlardan biri Derya Balta. Tanıdık geldi biliyorum hepinize soyadı. Galatasaray’lı çok sevilen, eski futbolcu Hakan Balta’nın biricik eşi aynı zamanda Derya. Bunu yazımda sona sakladım çünkü Derya Balta olarak değil, Derya olarak var olmayı seçmiş bir kadın o. Hakan Balta onun biricik aşkı, uzun yol arkadaşı.

Kalbinden öpmek istediğim kadınlardan Derya’cım. Derya’cım dedim diye sanmayın ki dostum arkadaşım. Sadece uzaktan uzağa sevdiğim, bir kadın olarak anneliğine, insanlığına, merhametine saygı duyduğum bir minnoş o. Onu takip etmeye başladığımdan beri de bugün ne yemek yapsam derdim kalmadı itiraf etmeliyim ki.

Minnoşlarıyla ve ailesiyle ömür boyu mutlu olmasını, içindeki o küçük kız çocuğuyla hep el ele bir hayat sürmesini bütün kalbimle diliyorum sevgili kendi minnoş yüreği kocaman Derya Balta ‘ya…

***

Allah aşk acısı versin…

Zamanında aşk acısıyla yanmış kavrulmuş bir kadın olarak, bugün yine o acıya korkmadan yürümeye hazırım. Tıpkı acısının kulaklarıma kadar vurduğu, o Antep biberini, acısına rağmen yemekten zevk almak gibi.

Hem yanmaktan korkup, hem o yangına çıplak ayak yürümek gibi. Reddedilme korkusu, aşkına karşılık bulamama ihtimali, bulduğun karşılıkta değer görmeme durumu. Olsun ama aşk var ya nasılsa, acısına da can kurban. Sezen’in de dediği gibi, aşk için ölmeli aşk o zaman aşk…

Yara almadan yaşanmış bir aşk hikayesi var mıdır? Her aşk bir yara bırakır, bıraktığı o yara da bizi büyütür, bize öğretir. Affetmeyi öğretir mesela, sabrı öğretir, kimseyi değiştiremeyeceğimizi öğretir. Ağlarken gülmeyi öğrenirsin aşıkken. Kavganın en hararetli yerinde sarılmayı, göz göze gelmenin nelere kadir olduğunu görüverirsin.

Aşık, olunca tanımaya başlarsın kendini. Kıskanç biri misin mesela aşık olunca anlarsın. Aşk uğruna nelerden kimlerden vazgeçebileceğini, sevdiğin için çiğ tavuk yemeyi aşık olunca öğrenirsin. Kırılırsın, dökülürsün, kırılıp dökülenleri toplamayı öğrenirsin. Ne kadar güçlü olduğunu, aşık olduğun zaman anlarsın. Yaralarını sarmayı öğretir sana aşk.

Ya da aşktan korkar, sert kabuklar örersin kendine. Kaçarsın aşktan köşe bucak. İhtimal olan yerden uzaklaşıverirsin. Kendince koruduğunu sanırsın kendini, acı çekmekten, incinmekten, hayal kırıklıklarından. Oysa aşk acısı en tatlı acıdır. Allah başka acılar vermesin, dermansız dert vermesin. Yaşattığı en büyük acı, AŞK acısı olsun.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.