Türkmen Alkan: “Resim bir serüvendir”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Yaşamındaki en etkileyici anları resmederek ölümsüzleştiren bir isim ressam Türkmen Alkan; eğitimci yönünün yanı sıra tüm yaşamını sanata adamış… Kasım ayının güzel bir gününde Kadıköy’de bir araya geldik. Ağaç yaprakları sararıp dökülürken, yaşamın pastel tonlarda renklendirdiği bir sonbahar resmi gibi keyifle söyleşimizi gerçekleştirdik.

Doğa resimleri çizmeyi çok seven ve aynı zamanda en ağır duygulardan biri olan özlemi de tablolarına yansıtan Alkan; “Resim yapmak sizi nereye götüreceği belli olmayan bir yola çıkmak gibidir! Resimlerimde doğayı, kadınları, çocukları ve özlemi resmediyorum. Uzun zaman resim yapan herkes tekniklerini öğrenir ama sanatçı olmak içteki özle, ona kattıklarınızla, samimiyetinizle ve ruhunuzla ilgili bir şeydir” dedi.

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

1976 Sivas Zara doğumluyum. İlk ve orta öğrenimi Sivas, Hafik’te Adem Yavuz Yatılı Bölge Okulu’nda okudum. Liseyi de Ortaköy Zübeyde Hanım Kız Meslek Lisesi’nde Seramik Bölümü’nü bitirdim. Bir dönem seramik atölyelerinde çalıştım. Üniversiteyi Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Resim Öğretmenliği bölümünden 1998-2002 yılları arasında tamamlayarak mezun oldum. 2003-2005’e kadar Kasım Koçak’tan resim dersleri aldım. 2006’da Aysu Koçak’tan resim dersleri aldım. Birçok kişisel ve karma sergiye katıldım. Çalışmalarıma devam ediyorum.

Resim sanatına olan ilginiz nasıl başladı?

Bir şeyler okurken elimde bir kalem varsa bir yandan da hep çizimler yapıyordum. Lisede seramik okurken orada desen derslerimiz vardı ve hocam “Güzel sanatları denemelisin” dedi. Benim de içimde hep resim yapma duygusu olduğu için okula da girince bu serüven başlamış oldu…

Mesela size en çok ilham veren şeyler nelerdir?

Bazen hiçbir şey bazen de çok şey! Bir dönem aynada bakarak kendimi çalıştım. Bir dönem oğlumu, bir dönem çocukluk ve köy yaşantılarımı… Resim yapmak bir yol gibi önünüze ne gelecek bilemiyorsunuz ya da gelenlerden bir şeyler çıkarıyorsunuz. Kafanızda yüzlerce fikirler olmasına rağmen hepsini aktaramıyorsunuz. Aslında bir sanatçıya ilham veren şeyler geçmiş yaşamlar ve yaşantılardır… Bazen okuduğum bir kitap, izlediğim bir film, yaşantılardan kesitler; umutlarım, korkularım, varoluşum, sevinçlerim, duygularım. Belki de herkesin duyguları… Resimlerimde doğayı, kadınları, çocukları ve özlemi resmediyorum. Aslında bu bir yol sizi nereye götürürse…

Resimde kendi tarzınızı nasıl buldunuz?

Doğa, insan ve objelere bakarak resim yapmayı çok sevdiğim ve biraz da gerçeğin peşinde olmaktan mutlu olduğumdan kendi öğretilerim üzerinden de devam ederek bir yol buldum.

Türkiye’de kadının sanattaki yerini yeterli buluyor musunuz?

Kadın belki hiçbir yerde yerini bulamamış ve mutfağa ya da eve hapsolmuş! Resim yapmak aslında çok uzun mesai isteyen bir iş… Sadece bir yeri “boyamak” değil mevzu! Gezmeniz, gözlem yapmanız, okumanız ve bazen de düşünmeniz gerekiyor. Ama anneyseniz, eşseniz vs. bunların yanı sıra bir sürü şeyi de düşünmek zorundasınız. Kısacası her şey ile mücadele etmek zorundasınız! Kadın olduğunuz için her yerde bulunamıyorsunuz. Çoğu kadın evlendikten ve çocuğu olduktan sonra uzun süre resme ara veriyor ve bu durum da sanat yaşamını etkiliyor. Çünkü yaratım emek isteyen ve uzun soluklu bir yoldur… Sanat yaşamını etkiliyor. Bu yolculukta kadın genellikle çok yalnız! Sistem de bunu tetiklediği için bu biraz zor oluyor. Tabi mücadele eden ve bu yoldan vazgeçmeyen çok güçlü kadınlar da oluyor. Ama hala yeterli değil, bunun da çok fazla nedenleri var. Çok konuşulan bir durum ama her şekilde mücadele etmek gerekiyor. Çünkü kalıcı olan sanattır.

Resimlerinizde en çok hangi tekniği kullanıyorsunuz?

Genelde tuval üzerine yağlıboya kullanırım. Bunun yanı sıra karakalem ve mürekkep çalışmalarım da var. Yağlıboyayı seviyorum. Hem geç kuruyor hem de üzerinde istediğiniz gibi oynuyorsunuz. Mürekkeple desen çalışmaları da uzun dönem çalıştım. Oğlumun alerji sorunu olunca evde yağlıboyayı bırakıp rapido mürekkep çalışmaları yapmaya başladım.

En sevdiğiniz renk nedir?

Bütün renkleri seviyorum, birbirleriyle kardeş gibiler… Ama bazıları çok konuşuyor öne çıkar, siz onları daha az konuşanla birleştirip susturuyorsunuz! Bir rengin çok patlaması için daha az baskın olan ona yardımcı olur. Bazen öyle bir renk koyarsınız ki o bütün resmi yaşatmaya başlar. Kısacası resim can bulur. Tecrübeyle birlikte hepsi bir uyum ya da çatışma içine girmeye başlar. O yüzden çok ayırmıyorum ama paletimde pastel renkler daha fazla hakimdir…

Öncelikle sanatı öğreten bir resim öğretmeni ve bir sanatçı olarak yetenek sizce doğuştan mı gelir? Yoksa kazanılabilir mi?

Yetenekli olunca hayatta her zaman bir-sıfır öndesiniz. Ama resim yapmayı seviyorsanız, kendinize inanıyorsanız, azimliyseniz de çok rahat öğrenebilirsiniz. Uzun zaman resim yapan herkes resim yapmayı öğrenir ama sanatçı olmak içteki özle, ona kattıklarınızla, samimiyetinizle ve ruhunuzla ilgili bir şeydir. Onu da siz ortaya çıkartırsınız.

En çok nasıl bir ortamda resim çizmeyi seversiniz? (Örneğin bir deniz kenarı ya da doğayla iç içe bir ortam vs.)

Kendini rahat hissettiğin her yer olabilir ve malzemen de önemlidir tabii… Bazen elinde malzeme olmasa bile gözlerinle çizersin; ağacın dokusunu, kayayı, kuşu, sonsuzluğu… Mekan bazen hiçbir şey olabilir.

Yaşamı renklerle ölümsüzleştirmek sizin için nasıl bir tutkudur?

Resim hep bir serüvendir. Bazen ne çıkacağını tecrübelerinle bilirsin, bazen de sürprizlere gebedir. O renkler senin ruh halindir. Coşkun, hüznün ve her şeyi tuvalin yüzeyinde tekrardan yaşatırsın. Koyduğun her rengin diğeriyle uyum içinde olması gerekiyor ki resim ortaya çıksın. Bayağı bir mücadelenin sonunda bu uyumu yakalıyorsunuz aslında yaşam gibi… Renkleri özümsedikçe çalışmada bir şeyler ortaya çıkmaya başlıyor.

Sarıyer deyince aklınıza neler gelir?

Sarıyer yaşamak isteyeceğim İstanbul’un güzel semtlerinden birisidir. Maviyle yeşilin tonları muhteşem bir uyum içerisindeler. Bir gün Kilyos’taki kum zambaklarını resmetmek istiyorum.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. 30 Kasım 2021, 23:42

    Makaleden anladığım, madeni işleyerek mücevher elde etmek gibi bişey resim yapmak. Mücevherin değeri madenin kalitesi ve işleyişi olduğu gibi, resmin sanat eseri sayılması da resmi yapan sanatçının değer yargılarıyla örtüşmesi değil midir. Yalın, gereksiz süslemelerden uzak ve yaşanmışlıkların resme alınması, her bakanın kendisini gördüğü ayna gibi. Türkmen Hanımı yürekten alkışlıyorum.

    Cevapla
Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.