Merve Saatçi: “Beslenmede ana kural dengeyi sağlamaktır”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Türk Kalp Vakfı Diyetisyeni Merve Saatçi, Sarıyer Gazetesi Haber Müdürü Rukiye Ay’a konuştu. Sağlıklı bir yaşam için beslenmemizde edinmemiz gereken alışkanları anlatan Saatçi; “Beslenmede ana kural her zaman dengeyi sağlamak olmalıdır. “Diyet” denildiğinde hepimizin aklına yasaklarla dolu listeler ve açlık hissi geliyor. Ancak diyet yapma fikri yerine, kaliteli bir yaşam için sağlıklı ve dengeli beslenmeyi hedeflersek kaybedilen kiloların daha kalıcı olacağını göreceksiniz” diye konuştu.

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?

Merhaba, ben Diyetisyen Merve Saatci. 1992, Kastamonu doğumluyum. 2015 yılında İstanbul Bilgi Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü’nden mezun oldum. Yüksek lisansımı yine İstanbul Bilgi Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümünde tamamladım ve bu yıl mezun oldum. 4 yıldır Türk Kalp Vakfı’nda çalışmaktayım.

Sağlıklı bir yaşam için beslenmede ana kural nedir?

Beslenmede ana kural her zaman dengeyi sağlamak olmalıdır. Bir öğünde abarttığınızı düşünüyorsanız sonraki öğün ya da ertesi gün daha az yağlı ve kalorisi düşük seçimler yaparak dengeyi sağlamaya çalışmalısınız. Aslında vücutta kilo artışına sebep olan temel mekanizma çok basittir. Gün içerisinde besinlerden aldığınız enerji, harcadığınız enerjiden daha fazlaysa bir süre sonra kilo almaya başlarsınız. Kilo verme sürecinde de aynı mekanizma tersten çalışır. Bu yüzden enerji dengesini ayarlamak önemlidir.

Daha sürdürülebilir bir yaşam şekli olması için “diyet” kelimesinin yerine ne koyabiliriz?

“Diyet” denildiğinde hepimizin aklına yasaklarla dolu listeler ve açlık hissi geliyor. Ancak diyet yapma fikri yerine, kaliteli bir yaşam için sağlıklı ve dengeli beslenmeyi hedeflersek kaybedilen kiloların daha kalıcı olacağını göreceksiniz. Aslında buradaki amaç, eski ve sağlıksız olan alışkanlıklarınızı sevdiğiniz ve yapabileceğinize inandığınız yeni alışkanlıklarınızla değiştirmek olmalıdır.

Beslenmeyle kalp sağlığı arasındaki ilişkiyi nasıl anlatırsınız?

Kalp-damar hastalıkları dünyadaki ölüm nedenlerinin başında yer alır. Ülkemizde de kalp-damar hastalıklarından ölüm oranı son derece yüksektir. Yapılan çalışmalar; kalp-damar sağlığındaki bozuklukların, çocukluk ve ergenlik döneminde başladığını göstermektedir. Çocukluk çağında edinilen yaşam biçimi ve beslenme alışkanlıkları ileriki yaşlardaki birçok kronik hastalığın oluşumunda etkilidir. Dolayısıyla daha sağlıklı nesiller için, aileler tarafından çocukluk döneminde bu beslenme alışkanlıklarının kazandırılması önemlidir.

Kalbimizi nasıl bir beslenmeyle genç tutabiliriz? Sağlık önerileriniz neler?

Hem damarları koruyucu hem de vücudu güçlendirerek enfeksiyonlara karşı bariyer oluşturma görevi olduğu için günde en az 5 porsiyon taze meyve ve sebze tüketmek önemlidir. Kan kolesterolünün yükselmesinin en büyük nedenleri arasında olan hayvansal kaynaklı besinler ve doymuş yağların tüketimi sınırlandırılmalıdır. Kızartma yerine fırın, haşlama, buğulama gibi pişirme yöntemleri kullanarak aşırı yağ tüketiminin önüne geçmek mümkün. Beslenmenizde somon, ton balığı, sardalya gibi yağlı balıklar, ceviz, keten tohumu gibi omega-3 kaynaklarına yer verin. Omega-3 yağ asitlerinin kan basıncını düzenleme ve vücutta inflamasyona (iltihap) neden olan reaksiyonları önleyici etkisi vardır. Ayrıca tuz tüketiminizi sınırlandırın.

Türkiye’deki beslenme alışkanlıklarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Son yıllarda dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de fast food tüketimi artmış durumda. Bu artışa bağlı olarak yağ ve tuz tüketiminin de arttığını gözlemliyoruz. Türk halkında daha yemeğin tadına bakmadan tuz eklemek gibi bir alışkanlık mevcut. Bu da tüketilen tuz miktarının, Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği günlük tuz tüketim miktarı olan 5 gramın (yaklaşık 1 silme çay kaşığı) çok daha üstünde olduğunu gösteriyor. Hızlı yemek yemek, büyük porsiyonlar ve öğün atlamak da yine kilo artışının nedenleri arasında yer almaktadır.

Yetişkin bir birey olarak günde kaç litre su içmeliyiz?

Yazın sıcak havalarda terlemenin artması ile birlikte su ihtiyacımız da artmaktadır. Vücutta oluşan zararlı maddelerin atımını sağlamak ve vücut sıvı dengesini koruyabilmek için günde 2,5 litreye yakın su içmeliyiz. Ancak, çay, kahve gibi içeceklerin su yerine geçmediğini unutmayalım.

Mevsimsel geçişlerde beslenmemizi nasıl dengede tutabiliriz?

Mevsim geçişleri metabolizma hızının değişmesine, bağışıklık sisteminin zayıflamasına ve buna bağlı olarak hastalıkların artmasına sebep olmaktadır. Bu dönemde vücut direncini arttırmak için antioksidan olarak görev yapan A, C, E vitaminleri ile selenyum, çinko, magnezyum gibi mineraller ve omega – 3 yağ asitlerinden yeteri kadar almak gerekir. Bu yüzden beslenmede; kırmızı et, tavuk, balık, yumurta, süt ve süt ürünleri (yoğurt, kefir, peynir) yağlı tohumlar (ceviz, fındık, badem) ve bol sebze-meyveye yer verin. Vücudumuz değişen mevsime ayak uydurmakta zorluk çekebilir. Özellikle yaz aylarında bol su tüketerek dolaşım sistemi sağlığımızı korumalı ve metabolizmamızı çalışır durumda tutmalıyız.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.