Ulaş Nikbay

Seçimsiz Seçimler Yaklaşıyor

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kâbus gördüm. Anlatmak isterim. Markete gidiyorum. Peynir alacağım. İlgili reyona gittiğimde görüyorum ki tüm peynirler, birtakım başka ürünlerle birlikte paketlenmiş. Beşli, altılı paketler hâlinde sıralanmış. Kimi peynirler; yumurta, sucuk, kaymak, bal ile, kimi peynirler; zeytin, çay, ekmek, pastırma ile aynı paketin içinde. Yahu diyorum; ben sadece peynir alacaktım, neden böyle? Efendim, artık böyle satıyoruz. Tek başına alamıyorsunuz.

Balık pazarına gidiyorum. Tezgâhta balıklar bir garip. Hamsi, lüfer, istavrit kol kola. Çupra diyorum. Peşinden somon, çinekop geliyor. Koyuyorlar üçünü birden poşete. Hem de hiç bana sormadan. Hayırdır, sadece çupra alamıyor muyum? Maalesef, artık birlikte satılıyorlar.

Bir Bergman filmi izleyeceğim. Ne mümkün! Bergman filmi izleyenlere, hemen arkasından Tarkovski ve Nuri Bilge Ceylan filmi izleme zorunluluğu getirilmiş. O kadar zamanım yok, tekini izlesem? Yok mümkün değilmiş, başladığımda üçünü birden izleyip bitirmezsem bir daha o film platformuna giriş yapamazmışım.

Neşe Cehiz kitapları alacağım kitap satış sitesinden. Çukurda ve Burada Manzara Harika isimli kitapları sepete atıyorum, bir uyarı notu çıkıyor karşıma. Bu da öyle olmuyormuş. Neşe Cehiz kitabı almak isteyenler, bir Orhan Pamuk bir de Italo Calvino kitabı almak zorundaymış. Başka türlü siparişi kabul etmiyor sistem. Tüm yazarlar, diğer iki veya üç yazarla daha eşleştirilmiş. Birlikte satılıyor kitapları. Manzara berbat…

Restorana gidiyorum. Garsondan menü istiyorum. Adana kebap iyi bir tercih diyorum. Servis geliyor. Yanında lahmacun ve köfte de var. Bunları istemedim ki diyorum. Hem hepsini nasıl yiyeceğim? Olmuyormuş ama öyle. Menüdeki her bir tercihin ikişer, üçer gölge tercihleri de varmış. Mutlaka birlikte servis edilmeleri gerekiyormuş.

Araba alacağım. Zar zor birikim yapmış, parayı denkleştirmişim. Kalan için de kredim hazır. Neymiş bir de motorsiklet almam gerekiyormuş. Çikolata alacak olsam yanına gazoz, sakız veriyorlar. Simit alayım diyorum, açma da uzatıyorlar. Baklava isteyince sütlaç, kadayıf… Beşiktaş’a gitmek istiyorum, Rami’ye götürüp bir tur da orada attırıyorlar. Kadıköy vapuruna biniyorum,önce Adalar’a götürüp getiriyorlar, sonra Kadıköy‘e bırakıyorlar.Beş gün Bodrum’da tatil yapayım diyorum, rezervasyonuma üçer gün Kemer, Kaş, Fethiye ekliyorlar.

Televizyon alıyorum,yanında buzdolabı da aldırıyorlar. Elektrikli süpürge almak çok zor, yanına tost makinası, halı ve bilgisayar koymuşlar. Her şey zaten çok pahalı, bir de bana sormadan oluşturulmuş bu setlere nasıl para yetiştirebilirim? Çocuğu basketbola yazdırayım diyorum, neymiş tenis ile eşleştirilmiş basketbol da. Çocuk da isyanda; tenis nereden çıktı baba, ben tenisi sevmem ki diyor.Hanım saçına fön çektirecek, yok boyanmalıymış aynı zamanda, hatta manikür de şartmış. O da oflayıp pufluyor, çekilmez oluyor her şey.

Netten Sarıyer Gazetesi’ni okuyayım diyorum. Hop hemen yanında üç pencere daha açılıyor bilgisayarımda. Sabah, Hürrriyet, Akşam okumak da zorunlu. Kâbus bu ya; seçimler de gelmiş çatmış. Çok kararsızım, hangi partiye oy versem diye günlerce düşünüyorum. Neyse ki sonunda karar veriyorum. Tabii diyorlar onu seçebilirsin ancak şu, şu, şu partileri de yanında…

Kan ter içinde uyanıyorum tam burasında kâbusun!

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.