Elif Doruk: “Yazdıkça çoğalır, çoğaldıkça yazarsınız”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Yazma heyecanı taşıyan genç kalemlere, okurlarla buluşma şansı veren Ange Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Elif Doruk; “Yazar olmanın ilk temeli, iyi bir okuyucu olmaktan gelir” diyerek yayıncılık hayatını anlattı. Yazma serüvenine başladığı günden bu yana yolculuğunu anlatan, “Anlamlandıramadığım Özneler” ve “Kanatlarım Yok Benim” kitaplarının yazarı Doruk, yazı yazmanın kendisine nasıl iyi geldiğini ise “Yazan olmak, yüreğimdekileri akıtıyor olmak bu hayatın bana en iyi gelen yanıdır diyebilirim” sözleriyle özetliyor.

Elif Doruk; keyifle yaptığımız röportajımızda “Doğru cümleler kurabilmek, oluşumu sağlayabilmenin ilk yolu; çok okumaktır. Yazarlık içinizde volkan patlaması ile ortaya çıkar, o lavlar cümlelerinizdir. Akıtmazsanız sizi yakar. Yazdıkça çoğalıp, çoğaldıkça yazacaksınız. Yazan olmak, yüreğimdekileri akıtıyor olmak bu hayatın bana en iyi gelen yanıdır diyebilirim. Bir nevi hayata tutunma sebebim yani. Hepimiz hayatın bir yerlerinden yaralanıyoruz. Duygular hep aynı aslında ama ifade edemiyoruz çoğu zaman. Mucizemiz sevgimiz, sevgimiz ise asıl kimliğimiz!” diye konuştu.

Yazarların en çok kaygı duyduğu konular neler oluyor ve bunu nasıl yok ediyorsunuz?

Bir yazar kitabını yazıp bitirdiğinde öncelikle doğal olarak çok heyecanlı oluyor. Bu heyecanı onlarla birlikte yaşadığımızı görünce, bir enerji aktarımı ile birbirimize güç sağlıyoruz. Sonra ardı ardına gelen; editörle çalışma sağlanacak mı, ne kadar sürede çıkar, kapak istediğim gibi olacak mı, nerelerde satışta olacak gibi kaygı dolu sorular başlıyor doğal olarak. Öncelikle yazara bu kaygılarını en aza indirecek çalışmalarımızı anlatıyor ve güven sağlıyoruz. Bu süreçlerden geçmiş ve yıllardır bu sektörde olup onların tüm kaygılarını bilip ona göre yola çıktığımızı, yoldaş olduğumuzu anlatıyoruz. Yazarlar hisli insanlar, onlara verdiğimiz samimiyetin içtenliğini seziyor ve bize güven duyuyorlar. Bu şekilde de çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Yayınevi işletmecisi ve bir yazar olarak yeni yazarlara önerileriniz ne olur?

Yazar olmanın ilk temeli iyi bir okuyucu olmaktan gelir. Duygularını, kurgularını en iyi ifade edebilenler en iyi okurlardır çünkü. Doğru cümleler kurabilmek, oluşumu sağlayabilmenin ilk yolu; çok okumaktır. Yazarlık içinizde volkan patlaması ile ortaya çıkar, o lavlar cümlelerinizdir. Akıtmazsanız sizi yakar. Her insanda oluşmayan bu kutsal volkan sizde var ve siz bunu anlamışsanız sakın yenilmeyin hiçbir şeye, yazın, durmadan, bıkmadan. Ve aldığınız eleştirilerin kimler tarafından yapıldığına dikkat edin. Bu konunun ehli olan insanların önerilerini dikkate alın. Yazdıkça, çoğalıp, çoğaldıkça yazacaksınız. Vazgeçmeyin.

“Anlamlandıramadığım Özneler” ile “Kanatlarım Yok Benim” adlı iki kitabınız var. Bize bu serüvenden ve dokunmak istediğiniz duygularınızdan bahseder misiniz?

Yazan olmak, yüreğimdekileri akıtıyor olmak bu hayatın bana en iyi gelen yanıdır diyebilirim. Hani Sait Faik Abasıyanık diyor ya ‘Yazmazsam deli olacaktım’ diye, işte en iyi tanımı budur bende. Çok hisli biri olmak inanılmaz zor. Ne yaparsam yapayım kendimi izah edemediğim, duygularımı aktaramadığım, içimdeki yığını boşaltamadığım her an sadece yazmaya sığınıyorum. Bir nevi hayata tutunma sebebim yani. Ben gerçekten yazmazsam delirirdim. Yayımlanmış olan iki kitabımda yazdıklarımın bazılarından derlenip oluşmuş ama üzerlerinde hiç oynanmamış cümlelerle bezenmiş şiirlerimden oluşuyor. Şiirlerimi yazıp bırakırım. Şu cümlesi olmamış, şu kelime buraya yakışmamış kaygısını hiç yaşamam. Çünkü o kelimelerin oluştuğu anlar o kadar kıymetli ki, anlatamam. Hepimiz hayatın bir yerlerinden yaralanıyoruz. Duygular hep aynı aslında ama ifade edemiyoruz çoğu zaman. İşte devreye birçok insanın yaşadığı o yoğunlukta ‘Yalnız değilsiniz’ diyen şiirler giriyor. Okuyor ve kendini buluyorsun, acını, ayrılığını, hüznünü, sevgini tıpkı senin hissettiğin gibi yazmış biri. Yalnız değilim diye çığlıklar atıyor yüreğin o cümleleri okudukça. İşte ben de birçoğumuzun içerisinde o çığlıkların sesi olmak için yayımlıyorum şiirlerimi. Yoksa ne zordur birilerine yaranızı göstermek, şairlik yürek işidir, cesaret ister. Ama biz apaçık sunuyoruz içimizi dizelerle. Düşünsenize; kendine bile anlatmakta zorlandığı duyguları bir kitabın içerisinde tek cümlede özetliyor biri. İşte o aracı sizsiniz. Bu muhteşem bir şey! Yaralarınız birinin duygularının tercümanı oluyor, altını çiziyor, kendini buluyor…

Edebiyat ve zaman ilişkisi hakkında ne düşünüyorsunuz? Hem bir yayınevi sahibi hem de bir yazar olarak sizce şu anda çıkan kitaplar kendi zamanı ile ilişik durumda mı?

Bu soruyu bir de okur kimliğimi ekleyerek cevaplamak istiyorum. Türk ve Dünya edebiyatında inanılmaz güzel eserler var ve iyi bir okur bunların birçoğundan haberdar. Yıllar önce yazılmış olan bu muhteşem eserlerin yazarlarının birçoğunun hayatlarına baktığımızda, inanılmaz acılar, ayrılıklar, savaşlar, sevdalar gibi yoğun süreçlerden geçmiş olduklarını görüyoruz. Ve bu yaşanan duygular, onların bu eserleri oluşturmasını sağlıyor. Yani özetle yaşanmışlık yoksa duygu aktarımı olmuyor. İstediğiniz kadar kurgulayın, siz hissetmediyseniz hissettiremiyorsunuz. Günümüzde inanılmaz güzel kitaplar çıkarken, sadece yazmış olmak adına da basılan birçok eser var. Ama iyi bir okur bunu biliyor ve ona göre konumlandırıyor. Yazarın en büyük zaferi iyi bir okurdan geçiyor.

Ange Yayınevi olarak yazarlarınızdan beklentileriniz nelerdir?

Bir yayınevi işletmecisi olarak belki çok duygusal bir cevap vermiş olacağım ama bir yazardan tek beklentim şudur; yazdıklarıyla yaşamının, benliğinin, karakterinin örtüşmesidir. Yazan olmanın ayrıcalığı çok farklı demiştim ya işte yazan insan, hissedebilen bir insandır. Ego denen çağımızın lanet kandırmacısına yenilmez. Bunu istese de başaramaz, mütevazılıktan, empatiden, hissetmekten başkası gelmez elinden. Bu yüzden yazmış olmak yazar olmak değildir, Edebiyatın asıl anlamını bilip, yüreğiyle hareket eden olmaktır. Aksi takdirde bir gün bir yerlerde cümleleri ele verecektir kendini.

Bugün pek çok yayınevi genç yazarlara ve şairlere sırtını dönmüş durumda kısır bir döngüye döndüğü şu dönem de Ange Yayınevi olarak sizleri daha çok genç şair ve yazarlara ilgi ile baktığınız görüyorum. Genç yazar ve şairlerimize için ümit verici, bu anlamda sizi takdir ediyorum. Buradan onlara neler söylemek isterdiniz?

Çok üzülerek şunu söyleyebilirim ki birçok yayınevinin işi sadece ticari boyutta yürütüyor oluşunun eseridir bu. Tabi ki ticari boyutu da önemli ama bunu yaptığınız işin kutsallığının önünde tutarsanız birçok yeni filizlenen duygununda katili olursunuz. Ben bu işe en çok da bu yüzden başladım. Daha önceleri birçok yayınevinde çalışmış biri olaraktan işlerin nasıl döndüğünü ve yazarların nasıl mağdur edildiğini çok iyi biliyorum. Kendimde naçizane bir yürek işçisi olduğumdan diğerleri ile el ele bu yolda devam etmek istiyorum ve genç yazarların her daim yanında olacağımı bilmelerini istiyorum.

Son dönemlerde genç şairler ve yazarlardan dikkatinizi çeken kimler var? Biraz bahseder misiniz?

Bu soru beni çok heyecanlandırdı. Çünkü o kadar güzel bir kadroya sahibim ki bu konuda. Basımına aracılık ettiğim tüm kitapların sonuna kadar arkasındayım. Gencecik yaşlarının ardında hesaplanamayacak çoklukta başarıları var bu insanların. Merve Gülünay, Yunus Karabulut, Firdevs Akkaya, Yusuf Çelik, Özge Yeşildağlı, Dilan Yılmaz, Gülay Abed Ali, Bahadır Çolak, Hakan Kaya, Hasan Hüseyin Didin, Nevin Arvas, Tolga Ural, Emirhan Şener, Fuad Çalbay, Serkan Akça gibi birçok güzel yazar ve şairin yazdıkları kitaplar var. Ama günümüz şartlarında edebiyat dünyasına imza atmak farklı yollarla gelişiyor maalesef. Kaderlerinin büyük üstatlarla bir olmamasını, hayattayken hak ettikleri yerlere gelebilmelerini diliyorum ve bu konuda da elimden geldiğince yanlarında var olacağım.

Neden Ange Yayınları’nı seçmeliyiz? Sizi farklı kılan nedir?

Ben yayınevimin bir bütün olarak var olacağına inanıyorum. Öncelikle süreç yazardan başlıyor. Yazarlar başvurularını yaptıklarında o yazarın kimliği değil kaleme aldıklarını dikkate alıyorum bir tek. Aslında Türkiye’de bir sürü gerçek yazarın var olduğunun ve onlara ulaşamadığımızın farkındayım. Bunun maddi ya da manevi birçok sebebi var. Ben olabildiğince bana gönderilen her dosyayı tarayıp gerçekten yazar kimliğine ulaşma çabasındayım. Her yazarım da benim ailemin bir parçası. Başarının tek taraflı olmadığının ve bir bütün olarak oluşturulacağının farkındayım. Önceliğim maddi kaygılar gözetmek değil, manevi olarak iyi işlerin peşindeyim. Zaten inançla devam ettiğin yolun sonunda her zaman para da gelir, başarı da. Önce hizmet, sonra kendiliğinden gelen başarı prensibiyle yola devam ediyorum.

Bu güzel söyleşi için çok teşekkür ederim Elif Hanım, Sarıyer Gazetesi okurları için son olarak söylemek istedikleriniz var mı?

Herkes kadarım. İnsanların anladığı kadar. Hayata hiçbir şekilde müdahale edemeyecek oluşunun farkında ama insanların yüreklerine küçük güzelliklerle dokunuş yapabileceğimin de bilincinde biriyim. Bu zamanda belki çoğunun saflık olarak gördüğü ama benim yaşam felsefem olan iliklerime kadar işlettiğim tek bir gerçeğim var; “Ben bir mucizeyim”, mucizeyim ki bu hayata gelebildim ve önce sevmek adına var oldum. İlk çıkış gücüm bu ve ben bunu hayata geçirdikçe bir “HİÇ” olduğumun bilinciyle daha da çok sarılıyorum sevmeye. Yüceldikçe “Ben” bilincinden sıyrılıp, sevginin gücüyle sarmalıyorum ruhumu. Bunun dışında ise çok ince bir çizgi olduğunu düşünüyorum ve o çizginin aşımının acıttığını insanı. İnsan olmaktan uzaklaştırdığını… Bu çizgide kendini başarının hâkimi, olayların ilahı sanırsın. Oysa ben durdurma bilincinin hiçlikle aşılabildiğinin inancındayım. Sen yoksun, ben yokum, onlar yok… Asıl olan sadece seni var eden iyiliğindir. Hepimiz birer beden kalıbına sıkıştırılmış yalancı görselleriz. Mucizemiz sevgimiz, sevgimiz ise asıl kimliğimiz! Kimliğini; bedeni, kariyeri, malı mülkü sananlar o çizginin ardında boğulup duranlardır bana göre. Bu bilinçle hayatımın yollarında ilerlemenin tadını çıkarıyorum bir nevi. Yayınevimizi de bu farkındalıkla yönetiyoruz. Ange Yayınları tek başına hiçbir anlam ifade etmiyor ancak çalıştığımız yazarlarla bir bütün oluşturabilirsek Ange Yayınları var olur, bir nitelik kazanır. Birlikten kuvvet doğacağına, birlikte daha iyi işler yapacağımıza inanıp bir bütünü tamamlıyoruz. Yazan olmak kısmı ise çok ayrı bir dünya. Evrenin bir insana bahşedebileceği çok yüce bir mertebe. Biz de bu yürek işçileri ile bir olup, yazdıklarını okura ulaştırma yolunda sadece bir aracı olduğumuzun farkında olarak başarı merdivenlerini tırmanıyoruz. Bu tırmanışta varacağımız yerde bayrağı hep birlikte taşıyacağız. O bayrak ki hepimizin yüreğinden parmak uçlarına sızan asıl duygularımız, hayallerimiz en değerli cümlelerimizi yazacak olan. Yazanların kimliği, cinsi, mezhebi, kariyeri gibi yukarıda da bahsettiğim beden ve madde kalıbının hiçbir önemi olmadığı o zirvede sadece duygular söz hakkı kazanacak, edebiyat dünyasında var oluşu bir tek duyguların sızışı tanımlayacak. Edebiyatın asıl türevi duyguların edebi olacak.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.