Rukiye Ay

Hayaller bir ‘hayat’ eder mi?

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Gecenin tam yarısında birdenbire bir cümle düşüyor aklıma! Hayaller bir ‘hayat’ eder mi? Toplasan koysan bavuluna tıka basa, şuradan şuraya bir yolculuğa ömür yeter mi… Mesela büyüdükçe artabilmek yerine eksilmenin ne demek olduğunu en çok Eylül hüznü öğretti bana… Sadece yazmakta şifa bulduğum nice dertler de edinmişimdir bunca zaman… Ama görüyorum ki hayat, bazen hayallerden çok daha öteye gidebilen bir hazine! Bazen hayal bile edemeyeceğim kadar büyük bir yoksulluk… Bazen ise her şeye rağmen insanın sadece nefes alsa bile kendisine yetebileceği büyük bir zenginlik…

Kendisine yetemediği anlar vardır her insanın hayatında! Oralardan geçiyorum zaman zaman ama elbette bir tren hızında… Vakit yok durup dinlenmeye. Bazen gülmeye, hatta ağlamaya, nefes bile almaya vakit yok! Sabahların akşamlara varan o çılgın kalabalığından kendimi sessizliğe attığımda kurulan cümleler süslüyor yazdıklarımı. Kendime yetebildiğimi en çok hissettiğim, bir çırpıda yazabildiğim anlar oluyor. Bazen de kalemden kağıda dökülmeyen kelimeler tıkıyor zihnimi…

Belki de en büyük hayalimdi yazmak! Hayalin büyüklüğü insanın hayatına sığmamasından mıdır bilinmez bir gün çıkıp geliverdi cümleler… Önce konuşamadım sonra ise yazamadım elbette. Ama hüzün denildi mi aklıma Eylül’ün gelmesi gibi… Yazmak beni gerçek “ben” yapan en büyük tutkumdur!

Şimdi artık düşünmeden edemediğim, zihnimde dolaştığı gibi güzel olup olmadığı değil yazdıklarımın. Yazdıkça nefes alabilmeyi sevmekten başka hayale vakit yok!

Günün tüm yorgunluklarını biriktirip, 00:30’da yazmaya başladığım şu yazımın başından buraya kadar sadece 9 dakika geçti… Yaşamın hızla akıp giden dakikalarını kovalarcasına, hiç soluksuz yazsam bile işte böylesine hızla geçiyor. Hele bir de zamana yetişmek gibi bir dert edinmesin kendisine insanoğlu! Koşup da yetişemediği onlarca hayal o zaman hep başkalarının oluyor. Oysa harflerden kelimelere, kelimelerden cümlelere geçişim ne zordu hatırlıyorum. Okuma yazma öğrenebilme çabamın çocukluğuma rastladığı o yıllardan bugüne neler neler değişmedi ki! Cümlelerim sustu zaman zaman… Kimi zamansa ben sustum uzun uzun… Sonra konuşmayı sevdim, yazmaktan öteye bir adım daha nefes oldu bana…

Ve şimdi aylardan Eylül, bana kitap, kahve, deniz kokusu… Şöyle hafiften esip de okudukça hayal ettiren bir yazı olsun istedim. Bulduğum ilk vakitte yazmak istedim. Sonrası malum mesai bitse de bitmeyen yollarda, kendime yolcuğun ise en uzağında oluyorum.

Hayaller bir “hayat” eder mi, yoksa hayat sadece “hayallerden” ibaret değil mi? Kaçımız hayal ettiği hayatı yaşayabiliyor ya da hak ettiği hayatı yaşıyor bilemiyoruz! Ama artık şundan çok eminim hayat ne hayal ettiklerimiz ne de edemediklerimiz. Bir anda sürprizlerle renklenebilen, bir anda sağanaklarla ıslanabilen, bir anda çiçek açıp bir anda yaprak dökebilen… Hayat dört mevsimin hızlı ve kocaman bir devinimi! Nefes alıp verdiklerimiz sadece küçük anlardan ibaret…

Öğrenilen yeni bir kelimeyi bir cümlenin içinde kullanmaya çabalar gibi bir sonbahar yazısı olsun istedim ama umudu da eksik tutmadım. Yeri ayrıdır umutların, hayaller gibi bulutlara benzemez! Gökyüzüdür, denizdir, mavidir umut ve hayaller bir hayat etmesin varsın ama umutlar hep bir ömür sürsün.

Şimdi vakit gece 00:50… Bu yazı da böyle vakitlice olsun. Kahve, kitap, kokusu eksik olmasın ömrünüzden. Sonbahar gibi yaprak dökmeyeceğiniz bir mevsim diliyorum. Sevgiyle kalın…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.