Yine bir yılda sona yaklaşıyoruz… Sebeplerini bilmediğimiz acılar, hüzünler ve özlemler bir yana umutlarımız da olmuştur elbet… Kim diyebilir ki mutluluklardan payımıza düşeni almadık… Kahkahalarla güldüğümüz anlarda az da olsa almışızdır elbet… İnsan olarak doğduğumuz şu dünyada insan kalabilmek için… Çok çabalamışızdır elbet… Zaman, karşımızda yitip giden bir gemi gibiyken uzaklaştıkça koşmuş ve onu belki de bir yerlerde yakalamışızdır elbet…
Günlerin günleri kovaladığı gibi bitip tükenmeyen bir enerjiyle her sabaha uyanıp gecenin hayatı siyaha boyayan çaresizliğine inat dünyamızı minicik ışıklarla da olsa aydınlatmışızdır… Belki yine bir yıl boyunca yüklendiğimiz ağrılar olmuş, belki çareler tükenmez denilse de omuzlarımızdan tüm bedenimize kadar tükenen kendimiz olmuşuzdur.
Küçük bir çocukken herkesin uykuya hazırlandığı vakitlerde ben tüm oyuncaklarımı alıp bir yatağın üzerine yayar sonra da ortasına geçip sabaha kadar oynamayı planlardım! Çocukluk bu ya istediğimi yapamayacağımı geç olmadan öğrenir bir yandan beni uykuya hazırlamaya uğraşan ebeveynlerime kızar bir yandan da onca emekle sıraya dizdiğim oyuncaklarımın tek tek toplanışına üzülürdüm. Ertesi gün yine gün biter tam herkes uykuya gideceği vakitte ben ve oyuncaklarım yine aynı şekilde oyunuma devam etmek isterdim. Yıllar geçti… Ben yine değişmedim! Yine gecenin bir yarısı bu kez en sevdiğim oyuncaklarla değil harflerle, bir oyun değil de bir yazı diziyorum… Satır satır çoğalan bir nefes büyüyor içimde… Oysa ben hep çocuk kalıyorum!
Büyüdükçe öğrenmem gereken bir okuma-yazma süreci ve benim öğrenirken zorlandığım o günleri hiç unutmadım. İçimde hep bir öğrenemeyeceğim korkusu dönüp dolaşır gelir aklıma takılırdı. Oysa hayat doğduğumuz günden yazmaya başladığı hikayesine birkaç cümle de biz insanoğlunun ekleyebilmesi için bir fırsat verirmiş. Okuma yazmayı öğrenir ve artık kendi hikayesini kendisi de yazmaya başlarmış insan… Benim de öyle oldu. Hayatta en büyük çabam, öğrendiklerimi hayata cümle cümle katabilmeye uğraştım. Bir başlayınca akıp giden sular gibi akıcı yazılar yazmak istedim.
Yine bir yıl daha bitmeye yakın… Başlayan her şeyin bir sonu olduğu gibi sonbaharın bitişi kışa bağlayacak yağmurları, rüzgarları, fırtınaları getiriyor. Yağmurları sevemediğimden midir bilinmez topraktan hep hüzün kokusu gelir burnuma… Evinin çatısı akan insanlar vardır yağmurlarda onlara üzülürüm, ayağında ayakkabısı su geçirip üşüyen insanları düşünürüm, sokakta yuvasız kalıp tir tir titreyen hayvanların mücadelesini görürüm… İçime derin bir nefes çekemez olurum. Rüzgarlar ise içimdeki fırtınaları daha da arttırır. Fırtınalar umut gemilerini yorar. Oysa zaten tüm yorgunluklar gelip sıraya geçmiştir… Bize düşen ise satır satır eksiltmektir, günleri, haftaları, ayları ve yılları… Yine bir gece ve ben yine yazdıkça umut oluyorum. Kendimden çok daha fazlası olabilmeyi ben cümle cümle büyüyerek öğrendim… Geçtiğin tüm yılların da yolların da sana öğrettiği duygu nedir diye sorsalar bilmem ama çabam samimi olabilmektir derim… Duygular mevsimler gibi değişir ama samimiyet insana verilmiş en büyük ödül ve tabiatıdır diye düşünürüm.
Yine bir yıl, yeni bir yıl olacak… O vakte kadar herkese umudu bol yarınlar diliyorum. Sevgiyle kalın…