Özlem Yıldırım: “Masallarım bir büyüme sancısı!”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hepimiz çocukluğumuzda masallar dinleyerek büyüdük ve şimdi artık yepyeni masalları okuma vakti… İlk kitabı “Masallarla Yolculuk” ile yazarlığa renkli bir adım atan sanat öğretmeni Özlem Yıldırım, öğrencilerinin hayal dünyaları ve filtresiz diyaloglarından beslenerek yazdığı masallarının keyifli yolcuğunu anlattı.

Kitabıyla ilgili ilk röportajını Sarıyer Gazetesi’ne veren ve masal kitabıyla çocuklara olduğu kadar yetişkinlere de ulaşmayı hedeflediğini söyleyen Yıldırım; “İçimde her zaman anlatma arzusuyla dolup taştığım hikâyelerim oldu. Masal bana bu anlamda özgür bir alan açtı. Biz yetişkinlerin uyanıkken de düş kurmaya, farklı evrenlere kaçmaya ihtiyacımız var. Masallar sayesinde uykuyu beklemek zorunda değiliz. Masallarım tıpkı hayat gibi. Yolculuğunuzda size eşlik etmek için varlar” diye konuştu.

Kendi cümleleriyle anlattığında “Özlem Yıldırım” kimdir?

Özlem Yıldırım arayışta olan kırgın bir gezgindir. Bu yüzden üreten ve ürettiklerini saçmayı seven biridir. Fikirlerimin ve hayallerimin dört bir yana yayılması benim de dört bir yana saçılmam demek.

Sanat öğretmeni olmak size neler katıyor?

Arayışlarım benim yedi yıl önce sanat öğretmeni olarak okula ilk adımımı atmamı sağladı. Çok büyük bir sorumluluk ve zor. Üstelik sanat öğretmeni hem biraz psikoloji hem biraz sosyoloji bilmek durumundadır. İşim mecburen hep daha fazla okumak durumunda bıraktı beni. Bence beni yazar yapan en büyük unsur bu yedi yıllık süreç. Öğrencilerimin hayal dünyalarından, filtresiz diyaloglarından çokça beslendim. Bunlarla beraber sınıf ortamındaki güven ve sevgi beni her geçen gün daha iyi bir insan yaptı. Öğrencilerim iyi ki var.

Masal yazmaya nasıl karar verdiniz? O ilham sizi gelip nereden buldu?

Tek çocuk olarak ve de zor süreçlerden geçmiş bir tek çocuk olarak büyüdüm. İçimde her zaman anlatma arzusuyla dolup taştığım hikâyelerim oldu. Çokça yalnız bırakıldım. Beni birilerinin dinlemesine, anlamasına ihtiyacım vardı. Bu ihtiyacım karşılanmayınca kendime duygularımı aktarabileceğim aracılar buldum. İşte bunlardan biri yazma eylemi oldu. Sınıfta bir köşeye çekilir yazma yarışmalarına hazırlanırdım. Sınıf öğretmenim Müşerref Daş, kulakları çınlasın bu hususta beni hep destekledi ve yarışmalarda aldığım dereceler bu yolda kendime inanmamı sağladı. Bakın sınıf öğretmeni bir insanın hayatında ne kadar önemli. Masal kitabım çıktığında beni ilk tebrik edenlerdendir. Öğretmen olmak harika bir duygu. Bir ismi daha anmalıyım burada, lisans yıllarında senaryo yazımı üstüne derslerimiz vardı. Serpil Kırel giriyordu derslerimize ve bayılıyordum o derse. Ona da buradan bir selam edelim. Açıkçası ilk kitabımın masal kitabı olacağını öngörmemiştim. Çok organik ilerledi. Hayatımın bir döneminde sanat sitelerinde söyleşiler yaptım, blog yazarlığı da. Evde denemeler, şiirler, öyküler yazıyordum. Yazdıklarımın gelişmesi gerektiğini düşünerek onları hep antrenman olarak değerlendirdim. Öğretmenliğimin ilk üç yılında iki farklı derse giriyordum. Derslerimin birinde masallar anlatarak masallarla etkinlikler yaptırıyordum. Orada masalın insanın üstünde ne kadar etkili olduğunu gördüm. Eğer kişinin davranışında bir etki yaratmak istiyorsam bunu masal aracılığıyla tatlı tatlı yapabildiğimi gördüm. Kendim bir okuyucu olarak ciddi bir fantastikseverimdir. Dolayısıyla fantastik yazmaya bayılıyorum. Masal bana bu anlamda özgür bir alan açtı. Yeni evrenler yaratmayı, atmosferi delip geçmeyi, uçmayı seviyorum. Rüyalarımda bunları çokça deneyimleme fırsatım oluyor. Biz yetişkinlerin uyanıkken de düş kurmaya, farklı evrenlere kaçmaya ihtiyacımız var. Masallar sayesinde uykuyu beklemek zorunda değiliz. Bu yüzden masallarımın yetişkinlere ulaşabileceğini anladım. Ayrıca içimizde hep bir çocuk var ve ölene kadar bizimle. Geniş bir kitleye hitap edeceğini keşfetmek beni ziyadesiyle heyecanlandırmıştı masal yazmaya karar verdiğimde. Kararımı verdikten sonra evvela Yaratıcı Drama Yöntemiyle Bir Masal Kurgulamak isimli projemi yazdım. Derslerimde projemi çocuklarla deneyimledim. Öğrencilerime dramayı kullanarak masallar yazdırttım. Bu süreç boyunca hep kendimi gözlemledim. Proje çalışıyor mu, öğrenciler memnun mu, keyif alıyor mu, yazmaya hazır mıyım vs. Sürecin olumlu ilerlediğini görünce oturdum bilgisayar başına, kendi masallarımı yazmaya başladım. Yazma sürecim bitince dosyamı Yeni İnsan Yayınevine sundum. Masallarım yayıncım Aytaç Timur’un onayından geçerek yayın hayatına girdi. Bana ve masallarıma inandığı için ona da buradan teşekkür etmek isterim.

Peki, çocukluğunuzda masalları sever miydiniz?

Sevmez miyim hiç! Etrafıma arkadaşlarımı toplayayım, onlara masallar anlatayım bayılırdım. Bu ilgimi gören Müşerref Daş 3. sınıftayken masal anlatma yarışmasına sokmuştu beni, 3. olmuştum. Bugünlerin geleceği belliymiş desenize.

İlk kitabınız “Masallarla Yolculuk” raflarda yerini aldıktan sonra nasıl dönüşler aldınız?

Bu kadar hızlı ve güzel ilerleyeceğini düşünmemiştim. Emeklerimin karşılığını bulacağına inanıyordum elbette ama beklentimden büyük bir ilgiyle karşı karşıyayım. Çok güzel dönüşler alıyorum ve duygulanıyorum. Masallarıma en az benim kadar sahip çıktılar, onları benimsediler. Favori karakterlerini, en sevdikleri masalı nedenleriyle bana yazıyorlar okuduktan sonra. O kadar hoşuma gidiyor ki!

Kitabınızın ismi nasıl ortaya çıktı?

Tanıtımlarımızda bahsediyoruz bundan. Masallarım bir büyüme sancısı. Ailelerinin yanından ayrılıp kendi maceralarının peşine düşen, birey olmaya, büyümeye çalışan karakterleri takip ediyorsunuz. Yani kendinizi… Masallarım tıpkı hayat gibi. Yolculuğunuzda size eşlik etmek için varlar. Tam bu noktada kitabımın kapağını tasarlayan Abdullah Eşki’ye teşekkür etmek isterim. Tam düşlediğim gibi oldu. Kapak masallarımı çok iyi yansıtıyor.

Okurlarınız genelde çocuklar mı yoksa yetişkinler mi oldu?

Her iki kesimden okura ulaştım. Hedefim buydu zaten.

Kitabınızda sizin için en özel masal hangisidir? Neden?

Benim için hepsi birbirinden değerli. Madem sordunuz yanıtsız bırakmayayım. Lâl ve Onun Uzaylı Arkadaşı Cek’in bende özel bir yeri var. Lâl’i sadece Cek anlıyor ama o da çok uzakta yaşıyor. Başka varoluşlarda birbirlerini anlıyorlar. Lâl anlatıyor Cek dinliyor, Cek anlatıyor Lâl dinliyor. Cek’in gezegeni başka, ayrılmak zorundaydılar. Lâl, Cek’i çok sevmesine rağmen onun gitmesine yardım ediyor. Birini çok sevdiğinizde böyle olur. Sizce bir gün kavuşurlar mı?

Günümüzde hayallerimizi besleyecek masallara sizce de daha çok ihtiyacımız var mı? Neler söylersiniz?

Hayallerimizi besleyecek değerlere ihtiyacımız var. Çocuklarımıza, öğrencilerimize alanlar açmaya ihtiyaç var. Masal size bir alan açıyor. Gel düşle, bu düşe ortak ol, sana öğretilen kalıplardan dışarı çık diyor. Robert Frost’un şiirini ekledik masala: “Gidilmeyen Yol” Neden? Bize ilham olsun diye. Yeni yollar denemezsek, risk almazsak yeni düşler kuramayız. Masallarla Yolculuk da bir düştü ve şu an elinizde. Lütfen düşleyen çocuklarınızı “Bu hayaller karnını doyurmayacak” diyerek kırmayın. Gezegenimizi duygusal zekâsı yüksek hassas insanlar kurtarabilir ancak.

Her yazarın ilk kitabını yazarken kendinden çok şeyler kattığı düşünülür. Sizde de öyle mi oldu?

Sadece ilk kitap değil bence. Her zaman bu böyle. En azından benim için hep böyle olacak. Eğer beni bulmak istiyorsanız yazdıklarımı takip edin.

Masallarla Yolculuk kitabının devamında yeni projeler de geliyor mu?

Geliyor. Birden fazla geliyor…

Röportaj: Rukiye Ay

Fotoğraf: Kaan Türker

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.